Teknoloji ve Ekolojinin Uyumu: Akıllı Şehirler

Florida International Üniversitesi (FIU)’nde uzun yıllardır görev yapan Doç. Dr. Ebru Özer’le akıllı şehirleri ve akıllı şehirlerin tasarımında peyzaj mimarlarının rolünü konuştuk. Türkiye’den ABD’ye uzanan bir peyzaj mimarlığı serüveni…

Teknoloji ve Ekolojinin Uyumu: Akıllı Şehirler

 

Merhaba Ebru Hanım, ilk olarak sizi tanıyabilir miyiz?

-Lisans eğitimime Ege Üniversitesi'nde başladım, orada fizik bölümünde üç yıl eğitim aldıktan sonra daha çok sevdiğim ve daha yetenekli olduğuma inandığım tasarım konusunda ilerlemek adına mimarlık eğitimine başladım. Dokuz Eylül Üniversitesi'nde mimarlık eğitimimi tamamladıktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimine başladım.  Sonrasında İngilizce eğitimi almak amacıyla ABD'ye gittim. Orada bir davete katıldım, önümde Peyzaj Mimarlığı bölümünde öğretim görevlisi olan Sadık Artunç hocam oturuyordu. Türkçe konuştuklarını duyunca kendileriyle tanıştım ve peyzaj mimarlığı mesleğine geçişim başladı. Sadık Artunç'un davetiyle Louisiana Devlet Üniversitesi'nde peyzaj mimarlığı eğitimine başladım. Bu sürede eğitici asistanlığı yaptım, akademik çalışmalarım için bir hazırlık oldu. 15 yıldır Florida International Üniversitesi'nde çalışıyorum.

ebruozer

Akıllı Şehirleri nasıl tanımlarsınız? Akıllı şehirler dendiğinde sizin aklınıza gelen nedir?

-Bu konudaki ilgim, peyzaj mimarlığı ile mimarlık alanlarının ilişkisini araştırırken başladı. Akıllı şehirleri incelemekteki amacım da bu ilişkiyi daha iyi anlamaktı. Bu noktada şunu fark ettim, özellikle günümüzde ‘Akıllı (Smart)' denildiği zaman mimarların aklına güneş enerjisi kullanmak, elektrik ve su sistemi kullanımında verimliliği artırmak gibi temel teknolojik uygulamalar geliyor.  Tasarımla teknolojinin buluşması doğru atılmış bir adim. Ancak benim cevabını aradığım sorular; teknoloji olmadan da biz sürdürülebilirliği başarabilir miyiz? Ben bu sorunun üzerine yoğunlaşarak araştırmalarımı sürdürdüm. "Ortakyaşam" nasıl oluşturabilir konusuna odaklandım. Teknolojik açıdan zengin bir tasarımda, elektrik kesildiğinde akıllı sistem hala çalışacak mı? Ya da doğal afetler yaşandığında sistemler çalışmaya devam edebilecek mi? Sistemin içerisine entegre edilen, borular, kablolar, elektrik sistemleri uzun vadede nasıl performans gösterecek?

 

 ‘Smart city'yi tarihlemeye gelecek olursak; akıllı şehir denilince benim aklıma gelecekte hala değerini, yeterliliğini ve doğa ile olan bağlantısını koruyabilecek şekilde tasarlanmış şehirler geliyor. Bu tabi direkt olarak sürdürülebilirlik ile ilişkili bir durum. Kombinasyona yalnızca ekolojik, ekonomik, ya da teknolojik açıdan bakmak yeterli olmuyor, konunun kültürel açıdan da değerlendirilmesi gerekiyor. 

 

ebruozer

 

"Sosyal, ekonomik ve ekolojik tasarımlar"

-Bence akıllı şehirlerde tasarımda sosyal, ekonomik ve ekolojik sürdürülebilirlik ögelerinin bir arada olması gereklidir. Bunlardan birinin yokluğu dengeyi bozar. Mesela ustun teknoloji ile üretilmiş, biyolojik altyapı sistemleri kurulmuş süper akıllı bir park düşünün ama içerisinde insan yok. Bazen insanları bir araya getirmek teknolojiyi entegre etmekten çok daha zor olabilir. Akıllı şehir insanları bir araya getiren şehirdir. Akıllı şehir insanlardan başka canlı türlerine de kucak açan ekosistem yaratımına destek veren şehirdir. Akıllı şehir ekonomik dengeleri koruyan, yerli üretime destek sağlayan şehirdir.  Burada önemli olan projenin uygulanacağı bölgenin özelliklerini ve kültürel yapısını en iyi biçimde analiz ederek yola çıkmaktır. Günümüzde sık sık birbiri ile benzer özellikler taşıyan peyzaj tasarımlarını çok farklı coğrafyalarda görebiliyoruz. Halbuki ödül almış bir çalışma dahi olsa, dünyanın farklı bir noktasının kişilerine, coğrafyasına, iklimine, kültürel özelliklerine, ekolojisine ve ekonomisine göre tasarlanmış bir projenin bambaşka bir coğrafyada uygulanması ne kadar doğru olacaktır, bunu düşünmek gerekir. Burada uluslararası firmaların yerel firmalardan destek alarak çalışmaları daha doğru sonuçlara yol açacaktır. Böylece bölgede yaşayan insanların ihtiyaçlarına yönelik bir çalışma ortaya çıkacaktır.

 

ebruozer

 

"Bölgeye uygun tasarımlar"

-Bir şehre yapılan tasarım o şehri "akıllı" yapıyorsa, bu tasarımın dünyanın başka bir kentine de uygun olacağı anlamına gelmiyor. Çalışmalara başlamadan önce biz o şehirde kimlerin yaşadığını, nelere ihtiyacı olduğunu ve ortak kullanım alanlarını nasıl kullanıldığını gözlemlemek, dökülmemek ve anlamak durumundayız. Yerel ihtiyaçlara uygun doğrultuda yapılan çalışmalar karşılık bulur ve bölge halkı tarafından benimsenir. Çok teknolojik bir yapı olabilir, yeşil altyapı kurulabilir ama insanlar işin içerisine girip onu sahiplenmediği takdirde vandalizmle karşı karşıya kalırız. Bu durumla oldukça sık karşılaşıyoruz, harika parklar yapılıyor fakat karşılaştığımız sahne sprey boyalarla boyanmış alanlar, kırılan camlar, kesilmiş borular oluyor çünkü insanlar orayı benimsemiyor, o parkı oraya ait görmüyorlar. İlk açılışta yoğun bir kullanım olsa da kısa sure sonra bu büyük parklar hayalet parklara döner. Akıllı şehirlerde bölgeyle bütünlük sağlayan ve şehir insanlarının ihtiyaçlarına cevap vermekte devamlılık gösteren açık alanlar, parklar, plazalar görürüz.

 

ebruozer

 

Ben mimarlık eğitimi alırken Kula'ya rölöve stajı için gitmiştim. Orada eski şehirlerin nasıl tasarlandığını gözlemledim. Yolların ve binaların organizasyonu öylesine dikkatli bir şekilde düşünülmüş ki günün farklı saatlerinde güneş yolda yürüyen insanı rahatsız etmiyor. İnsanların buluşma noktaları, ilişki kurdukları alanlar dikkatli bir şekilde kurgulanmış. Biz şu zamanda daha hala eskiden alınan tasarım karalarına bakıp onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışıyoruz. Bence tasarımda yeni fikirler ve yenilikçi düşünce mutlaka önemli fakat eskiyi tam anlamıyla anlayıp yorumlamak ta eşit seviyede önemli.  Sürekli ileriye bakıp yeni bir şeyler bulmaya çalışıyoruz, belki bu konunun ruhu eskiyi daha iyi öğrenmekten geçiyordur. Elbette ki teknolojinin getirdiği kolaylıkları kullanmalıyız, bu avantajı kullanarak insan ölçeğinde, insan için ekolojik çözümler bulmalıyız. Kadim şehirleri iyi anlayıp onlardan öğreneceğimiz önemli tasarım karalarını bugünün teknolojisiyle yorumlamamız gerekiyor beklide... Şaşırmamak gerekir ki yeni olarak sunduğumuz birçok fikir yüzyıllar öncesinin tasarım fikirlerinden doğuyor.

 

ebruozer

 

Sizce akıllı şehirlerin temel amacı nedir?

-Akıllı şehir bence herkesin içinde yaşamayı istediği bir yerdir. Ancak "akıllı şehir sadece insanlar için midir?" sorusu benim kafamı çok kurcalıyor. Akıllı şehirlerde hayvanlar kendisine yer bulabilirler mi? Küresel ısınmanın bu noktalara geldiği, buzulların eriyip ormanların yandığı, küresel salgınlarla mücadele ettiğimiz bir dönemde akıllı şehirlerdeki kullanıcının sadece insanlar olduğunu düşünmüyorum. Sadece insan değil diğer canlı türleri de burada kendilerine yer bulabilmelidir. Düşünmemiz gereken konu hayvanlara bu şehirlerde nasıl yer verebiliriz sorusudur. Suları kirletmeden doğaya zarar vermeden nasıl yaşayabiliriz?

 

Şehirlerin zihnimizdeki tezahürü kirlilik ve insan kalabalığı olarak yer alıyor. Şehirler kurup, yollar döşeyip, binalar yaptığımızda zaten ekolojiye zarar veriyoruz. Buna ek olarak, yasam surecimiz boyunca gerekli ihtiyaçlarımızı karşılamak adına çevremizi etkilemeye devam ediyoruz. Akıllı şehir, kendi kirliliğini kendisi temizlemekle kalmayıp, mevcut kalan ekolojinin üzerine pozitif bir şeyler ekleyerek çevreye geri veren şehirdir. Biz eski anlayışımızı değiştirmeliyiz.  Koruma altındaki alanları yapılaşmaya açarak, doğayı tahrip edip binalar inşa etmekten, o bölgeyi kirletmekten vazgeçmeliyiz. Ormanlarımızı ve tarım arazilerimizi yerleşime açıp tüketmek yerine sürdürülebilir bir yaşam, doğayla barışık bir yerleşim anlayışı getirmeliyiz.

 

ebruozer

 

Geleceğe dair suyun üzerine kurulan yaşam alanları gibi bazı fikirler var. Bu konuda neler söylersiniz? Sizce akıllı şehirler bu anlamda radikal bir değişim getiriyor mu?

-Bu fikirlerle yapılan tasarım önerilerinde çok küçük kara parçalarının (adacıkların) yasam alanları olarak tasarlandığı gözüme çarpıyor. Bazılarında hiç kara parçası bile bulunmuyor. Deniz seviyesinin yükselmesiyle birçok hayvan türünün de yok olacağı görüsü gündemde sik sik tartışılan bir konu. Yüzlerce tür yok oldu ve fazlası da yok olma tehlikesi altında. Sorun su ki bizler bu durumu kabul etmiş gibi görünüyoruz. Ben bunu kabul edemiyorum. Benzer durumlar benim şu an yasadığım şehir olan Miami'de de gözlemlenebilir. Miami yavaş yavaş sular altında kalıyor. Birçok mahallede ev fiyatları önemli ölçüde azaldı. Çünkü yılın belli günlerinde caddeleri dize kadar sular kaplıyor, kanalizasyon sistemleri çalışmıyor. Gün içerisinde yağmur yokken sokakları ıslak halde görebiliyorsunuz. Bu konulara çözüm bulmak yenilikçi akıllı şehir yaratmak fikrinden çok öte, bir mecburiyet halini almış durumda. Deniz üzerinde yaşamak kolay bir şey değil. Eski kentlerin yerleşim noktaları hep bölgenin en yüksek yerlerindeydi. Bence akıllı şehir kavramı suyun üzerinde yaşamak olayını çözmek değil. Bu durum maalesef bizim akıllı olmayan tasarımlarımız, şehir planlarımız, yaşam tarzımızdan dolayı başka seçeneğimizin kalmaması neticesinde başımıza gelecek olan şeydir.

 

Bu noktadaki gerekli radikal değişim bence yapmış olduğumuz her şeyi iyice irdeleyip, bu yaptıklarımızın gelecek nesilleri bir şeylerden mahrum bırakıp bırakmayacağını enine boyuna düşünerek hayat şeklimizi olumlu şekilde değiştirmektir. Sürekli petrol kullanıyorduk, fiyatlar yükseldi ve doğada ciddi hasarlar meydana getirdi ve şimdi alternatif çözümler geliştiriliyoruz. Mesela elektrikli arabalar. Elektriği nasıl ürettiğimiz de çok önemli. Yenilenebiliniz kaynakları mı kullanıyoruz yoksa doğaya zarar vererek mi üretiyoruz elektriği? Ulaşım ihtiyacımızı karşılamak için kullandığımız araçlarda yenilenebilinir kaynaklar kullanılarak ihtiyacımızı karşılıyorsak, akıllı şehir için küçük de olsa bir adım attık diyebiliriz. Bence en radikal değişim kendimizi değiştirmemiz olacaktır.

 

ebruozer

 

Dünyanın birçok ülkesinde akıllı şehir uygulaması yapılıyor. Bu konuda hangi çalışmalar öne çıkıyor?

Hollanda'da ve Danimarka'da yapılan bazı çalışmaları yerinde inceledim. Güney Kore'yi de ziyaret etme şansım oldu. Orada çok doğru uygulanan bazı çalışmalarla karşılaştım. Teknolojik altyapı çok doğru biçimde kullanılıyor. Farklı bir alfabe kullanmalarına rağmen her yerde herkese İngilizce tabelalarla rahatlıkla ulaşım yapma imkânı sunuluyor. Toplu ulaşım çok gelişmiş bir metro ağıyla sağlanıyor. En önemlisi de kültürlerinden hiç ödün vermeden tüm bunları yapmaları. Çok bakımlı tarih ve kültür merkezleri var. Tarihi yapılarını doğru şekilde yenileyip koruma altına almışlar. Tarihi bir yapının içinde yemeğinizi yiyip, kahve içebiliyorsunuz. İnsanların kültüre olan saygıları, onu koruma aşklarını takdir ettim. Çok güzel parklar gezdim. Kirli suyun toplanarak arıtılıp temiz su olarak kullanılmasını sağlayan sistemlerin olduğu yeşil alanlar inşa etmişler. Sebze meyve yetiştirilen ortak alanlar oluşturulmuş ve buralarda teknoloji doğru şekilde kullanılmış. Teknoloji doğanın içerisine entegre edilmiş. Şehir planlama ve ulaşım konusunda yapmış oldukları yenilikleri gördüm. Çok şehir gezdim fakat ikinci kez gezmek istediğim bir kaç şehirden birisi oldu Seul.

 

Su hayatımızın kilit parçası konumunda. Danimarka bizim Miami'de yaşadığımıza benzer kentsel sorunlar yaşıyor. Kopenhag'da sular yükseliyor, yaşam alanlarını sular basıyor. Bu konuya çok güzel çözümler bulmuşlar, insanlar suyun kenarında, suyla uyum incinde yaşadığını her anlamda hissediyor.

 

ebruozer

 

Kopenhag'da suyun şehir hayatına entegre edilmesi konusundaki başarılarını çok takdir ettim. Suyun yakınınızda olduğunu biliyor ve onu sahipleniyorsunuz. Araştırmalara göre eğer doğaya şehir hayatı içerisinde ulaşabiliyorsak doğaya daha fazla saygı duyuyoruz ve doğayı daha fazla önemsiyoruz. İnsanlar görmediği, sahiplenmediği bir şeyi önemsemezler. Kopenhag'da doğal güzellikler yaşayanların günlük hayatları içerisine entegre edilmiş. Orada büyüyen bir çocuk o kanalın ne kadar önemli olduğunu öğrenerek büyüyor. O çocuklarla İstanbul'da denize on dakika mesafede yaşayıp denizi hiç görmeyen, şehir parklarında doğal hayati gözlemleyemeyen çocuklar arasında büyük farklar olacaktır.  Çocuklara yaşadıkları yerde doğayı gözlemleme ve doğayla haşir nesir olma fırsatı vermek peyzaj mimarları olarak bizlerin görevidir.

 


Paylaş: 

Diğer Haberler