Peyzaj mimarlığının ülkemizde ve ABD'de en fazla tanınan isimlerinden Profesör Sadık Artunç, FASLA, akıllı şehirler ve peyzaj mimarlığı konularını değerlendirdi. Artunç, akademik kariyeri ve peyzaj mimarlığı mesleğine verdiği büyük katkıların yanı sıra Amerikan Peyzaj Mimarlığı Birliği'nde (ASLA) ve Peyzaj Mimarları Akademik Konseyi'nde (CELA) almış olduğu görevlerle peyzaj mimarlığı mesleğine büyük katkılar sağladı.
Sizin Amerika'ya geliş hikayenizi dinlemek isteriz. Sizin için süreç nasıl ilerledi?
-Ben 1966 yılında Burdur Lisesi'nde okurken şehircilik alanında çalışmak istiyordum. O dönemde bu alanda eğitim veren bir tek Ortadoğu Teknik Üniversitesi vardı. Orada eğitim alabilmek için üniversite sınavına girdim bir puanın yüzde biriyle o bölümü kaçırdım ardından araştırırken peyzaj mimarlığıyla tanıştım. Peyzaj mimarlığı bölümü Orman fakültesinde vardı ve benim babam da ormancıydı, babam biraz karşı çıktı ormancılık zordur diye, rahmetli Besalet Pamay babamın da hocasıydı o babamı ikna etti. Eğitim hayatım boyunca tüm planım okulu bitirdikten sonra Amerika'ya gidip orada peyzaj mimarlığı yapmaktı. Orman Fakültesi'nden mezun olduktan sonra 8 ay kadar Kastamonu'da bölge şefi olarak çalıştım, 3 ay Ankara Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nde çalıştım sonrasında işten anladığımı görünce beni Uludağ'a gönderdiler. Burada 3 yıl kadar planlama üzerine çalıştım sonrasında Milli Eğitimden burs alınca Amerika'ya geldim. Dönmek istediğim zaman Türkiye'de peyzaj mimarlığı ile ilgili bir gelişme yoktu. Besalet Pamay hocam da "Sen orada kal, oradan bize yardım edersin" deyince dönmekten vazgeçtim ve hala buradayım. Önce Michigan'da çalışmalarımı yaptım daha sonra Louisiana Eyalet Üniversitesi'nde 25 yıl çalıştım, 2007 yılının başından beri de Mississippi Eyalet Üniversitesi'nde bölüm başkanı olarak çalışıyorum.
Sizce "akıllı şehir" kavramı nedir?
-Aslında peyzaj mimarisi bu konuda liderliği kaybetmek üzere. Akıllı şehirler deyince peyzaj ve ekolojiden çok çiplerle evlerin uzaktan kontrol edilmesi akla geliyor. Bunlar da akıllı şehirlerin bizlere sunduğu bir özellik ama asıl akıllı olmak tabiata ve çevreye uyumlu şekilde yaşamımızı düzenlemektir. Ne yazık ki bu teknoloji sevdasıyla doğadan pek fazla konuşmaz olduk. Akıllı şehircilik kavramı henüz çok uygulanan ve benimsenen bir kavram değil. Örneğin kaç yerde drenajlar doğru şekilde toplanarak çevre sulamasında kullanılıyor? Kaç şehirde güneş enerjisi kullanmak çok kolayken yeteri şekilde kullanılıyor? Akdeniz çevresinde yer alan şehirler enerji ihtiyacının yüzde 60 ile yüzde 70'ini güneş enerjisiyle karşılayacakken, bu durum küçük ölçekte bireysel girişimlerle ilerliyor. Türkiye'de bunu bireysel anlamda uygulandığını görebiliriz, özellikle Antalya, İzmir, İstanbul gibi yerlerde. Bu sistem aslında oldukça basit, su dolu bir depoyu güneşten alınan enerji ile ısıtabiliyoruz. Aslında küçük adımlarla tabiattan örnek alıp uygulamak gerekiyor. Önceden Türkiye'ye dışarıdan pek fazla bitki gelmezdi, ülkemizdeki fidanlıklar orada kullanılacak bitkileri üretirdi ve onlar kullanılırdı. 1980'lerden sonra bir değişim oldu, elbet yurt dışından bitki gelmesin demiyorum ama bütün peyzaj ekolojisini dışarıdan gelen bitkilere bağlamak hiç akıllı bir tutum değildir. Maalesef yeşil alanlara binalar, otoparklar yapıyoruz ve şehirlerde yeşil alan ihtiyacı giderek artıyor.
Küresel ısınmanın etkisiyle şehir sıcaklıklarının giderek artmasının nedeni beton ve asfaltın bu kadar kullanılmasıdır. Bunlar artık herkesçe bilinen şeyler, tartışması kalmadı. Yeşil alanı fazla olan bir yerle az olan bir yer arasında 5 santigrat derece fark oluşuyor. Bu fark neticesinde kalp, solunum gibi birçok hastalıkla mücadele ediyoruz. İşçilik ucuzken yeşil alanların sulamasını işçiler yapardı şimdi şehir aralarındaki refüjleri kim suluyor? Sulama yapılmayınca bitki ölüyor ve o kadar yatırım ziyan oluyor. Doğada doğru şekilde yapılacak çalışmalar varken güzel görünen ama maliyeti yüksek olan çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalar da akıllı şehir kavramına dahil değildir.
Akıllı Şehirlerin temel amacı nedir?
-İnsanlara, çevre ve sosyal hayat arasında denge katması en temel amacıdır. En uzak ihtimalle 2070 yılında dünya nüfusunun büyük çoğunluğu şehirlerde yaşayacak. Kentsel ısınma, azalan yeşil alanlar gibi sayısız sorunun önlenmesi için ekolojik, sosyal ve ekonomik dengenin bir araya gelmesi lazım. Bu da sürdürülebilirlik prensiplerinin aynı anda uygulanması demektir. Akıllı şehirler daha önceden ortaya çıkmış bir kavram ama son zamanlarda "15 dakikalık şehir" kavramı ortaya çıktı. Bu anlayış insanın yaşadığı yer, çalıştığı yer, sosyalleşme alanları, alışveriş bölgesi gibi tüm kullanım alanlarının 15 dakikalık yürüme mesafesinde olması gerektiği anlayışını temel alıyor. Bu durum aslında eski Türkiye'de eski İstanbul'da zaten böyleydi. Şimdi bakınca mahallelerde bakkal kalmadı, alışveriş merkezine gidip tüm ihtiyaçlarımızı oradan alıyoruz. Peki ne gerek buna gerek var mı? Ekonomi bizim için karar verdi, o dönemde bu tutumun doğru olmadığı düşünülerek gerekli önlemler alınsaydı böyle olmayacaktı. Tüm alışverişi bir yerden yapınca herkesi arabası olacak, yakıt tüketimi artacak, arabası olmayan toplu taşımayla ulaşım sağlayacak... Kolayca yaptığımız, sevdiğimiz işler artık herkesin nefret ettiği bir çileye dönüştü. Bu akıllı bir yaşam değil. Akıllı şehir hayatın tadını çıkarabilecek dengenin olduğu yerdir.
Akıllı şehir konusunda peyzaj mimarlarının rolü nedir?
-İşin başından başlamak gerekiyor. Maalesef peyzaj mimarları Türkiye'de ve dünyada politik olarak etkin ve girişken bir grup değil. Biraz daha mazbut bir tavrımız var ama mimarlar öyle değil. Mimarlar dünyayı inşa ettiğini söylerken biz de kenardan bakıyoruz. Amerika'da 1990'ların başına kadar çatı bahçeleri kavramı pek fazla yoktu. Chicago'daki dönemin belediye başkanı Hollanda ve Almanya'da örneklerini görünce bu çalışmaların yapılma amacını öğreniyor. Görsel olarak estetik, hayvanların yaşamına duyarlı ve en önemlisi ısıtma ve soğutma maliyetlerini düşürüyor. ABD'ye dönünce bu konuda çalışmaların başlatılmasını istiyor. Chicago'daki belediye binası ile bölge binası aynı yerde. Belediye binasında yeşil bir bahçe varken diğer binada yok. Bu kazanım bir peyzaj mimarından değil politik bir liderden geldi. Türkiye'de bu türden girişim yapanlar yok. Bilhassa İstanbul'da şehir yollarında çiçekler ve yeşil alanlar var. Bunların sulaması, bakımları ne kadar yapılıyor? Eskiden beri söylüyorum, Amerika'ya geliyorlar ne kadar kötü fikir varsa onu alıp Türkiye'ye dönüyorlar. Örnek fastfood restoranları, Türkiye'de ne gerek var bunlara? Burada peyzaj anlamında iyi yapılan, akıllı şehir çalışmaları varsa onları götürmeleri gerekiyor. Peyzaj mimarlığının bu çalışmalara en başından dahil olması lazım. Ben en başından beri orada olmak için Chicago'ya gittim. Orada başlayan peyzaj mimarlığı gelişimi Peyzaj Mimarları Derneği (ASLA)'nın Washington'daki binasının çatışının yenilenmesi sırasında biraz daha fazla para harcayarak yeşil çatı yaptık. Washington DC'de yapılan ilk yeşil çatı çalışmasıydı. Şu anda insanlar hala gelerek örnek alıyorlar farklı yerlerde uyguluyorlar. Eskiden olan enerji giderinin düştüğünü görünce daha da fazla uygulanmaya başlandı. Söylemek değil göstererek anlatmamız ve öne geçmemiz gerekiyor. Türkiye'de peyzaj mimarları aldıkları işe başladıklarında uygun olan her yerde bunu öne sürmeleri lazım. Tabi teknik açıdan tüm ayrıntılarını doğru şekilde uygulamak gerekiyor. İşe sonradan dahil olarak "biz de yardım edelim" deyince sizi ağaç, çalı ekileceği zaman çağırırlar.
İşin başından dahil olmak gerekir dediniz. Bu işin başı neresidir?
-İstanbul gibi çok eski yerleşim yerlerinde işin başına dönmek gibi bir ihtimal yok. Dolayısıyla bu zararın neresinden dönersek kardır diyerek bundan sonraki yapılan tüm planlamalarda doğru prensiplerle hareket etmemiz lazım. Her belediye ya da hükümet değiştiğinde değişen prensipler bir kenara bırakılıp doğrusunu bularak planlama yapılması gerekiyor. Yol yapılsın tabi ama yapılacak yol gerçekten çözüm getiriyor olmalı, başka problemler çıkartmamalı. Örneğin İstanbul Boğazı'nda üç tane köprü var, trafik sorunu bitti mi? 15 dakikalık şehir prensibi yeni yapılan mahallelerde kullanıp çalışma, yaşam ve rekreasyon alanlarını aynı yerde toplamak daha çözüm odaklı olurdu. Pandemi sonrasında herkes şehirlerde sıkışmış hissetti ve kaçmaya başladılar. Öncesinde en sürdürülebilir yerlerden birisi New York şehriydi, pandemi sürecinde insanlar iş ve ev haricinde hayatın tadını çıkartabilecekleri alanların da gerekli olduğunu anladı. Bunu fırsat bilerek akıllı şehir kavramı en azından gelişen bölgelerde uygulanmaya başladılar. Maalesef Türkiye'de politikalar yönetim değişiklikleriyle birlikte baştan sona değişiyor. ABD seçimlerinden sonra hükümet değişikliği olsa dahi 2 bin kişi değişiyor ve politikalar da büyük ölçüde aynı şekilde devam ediyor. Bu anlamda uzun soluklu ve köklü değişim gerekiyor.
ABD'de akıllı şehirlere nasıl bakılıyor? Nerelerde uygulanıyor?
-Akıllı şehir uygulamaları daha çok Arizona, California, Oregon ve Chicago'ya yakın birkaç kasabada hayata geçiriliyor. Bu da bir vali ya da belediye başkanının seçim sırasında verdiği sözler neticesinde ortaya çıkıyor. Ama sadece politikacıların söylemleriyle olmuyor. Önemli olan ekonomik gerçekleri ortaya koyup planlamayı ona göre yapmak lazım. Mesela biz yeşil altyapı vurgusu yapıyoruz, öğrencilerimize ısrarla bunu öğretiyoruz. Ama bir müteahhit yeni bir mahalle yaparken yeşil altyapıyı önerdiğimizde pahalı geliyor. Aslında pahalı değil, diğer türlü yapınca beş yıl sonunda yenileme çalışması, boruların değişmesi gerekiyor. Şehir ekonomisi bunu yenilemek durumunda kalıyor bu para da yine vergilerden gidiyor. Yapılacak harcamayı baştan göze alarak uzun vadeli ve doğayla barışık bir çalışmaya imza atmak en doğrusudur. Ekonomik gerçekleri iyi bilmek ve doğru kullanmak gerekiyor. Peyzaj mimarisi sadece etrafı güzel yapmak değildir, ekonomik ve sosyal olarak da başarı göstermeniz lazım. Bunu yapamazsak yüzeysel çalışmalar ortaya çıkar. Uygulayacağımız tekniklerin maliyetini iyi hesaplamalıyız. Burada hem inşaat maliyeti hem de hayat maliyetini göz önünde bulundurmamız gerekir. Yapacağımız çalışma yüz yıl yaşayacaksa onu yaşatmak için gerekenleri düşünmek ve sürdürülebilirliğini sağlamak önemlidir. Böyle düşünmezsek, plansız, düşünülmeden yapılmış çalışmalar karşımıza çıkar ama sürdürülebilir bir park nasıl yapılacağını bilirsek kalıcı bir eser ortaya koyabiliriz. Öne sürdüğümüzün şeyin sürdürülebilir olduğunu ve neler yapılması gerektiğini de doğru şekilde anlatmalıyız. Biz bunu müşterilerimize, belediyelere de anlatmalı ve öğretmeliyiz.
Yeşil altyapıdan bahsettiniz ama biraz daha ayrıntılandıracak olursak, Akıllı şehirlerde yeşil altyapı neden bu kadar önemlidir?
-Başta söylediğim doğal, ekonomik ve sosyal dengeyi sağlamak için sürdürülebilmesi için yeşil altyapı olmazsa tabiatı kaybederiz. Bu şu demek, bütün suyu toplayıp bir başkasının kasabasına, mahallesine vermek anlamına geliyor ki hem ahlaki hem de tabiata uygun değil. Belirttiğim üç unsurun (tabiat, sosyal ve ekonomik) birlikte ilerlemesi gerekir. Bunlardan birini hayata geçirmek için bir diğerinden vazgeçmek mümkün değildir. O anlamda yeşil yapı çok önemli.
Akıllı şehirlerin dünyanın birçok noktasında örnekleri bulunuyor. Hem iyi hem de kötü anlamda hangi projeleri örnek gösterebiliriz?
-Hem iyi hem kötü örnek Uzak Asya'dan Çin ve Japonya'dan. Oralarda birçok akıllı şehir yaptılar. Ekolojisi, mimarisi, peyzaj mimarisi gibi birçok noktası doğru fakat kimse gidip orada yaşamıyor. Sosyal parçayı unuttular doğru bir planlama yapamadılar. Ama sadece örnek olarak bakacak olursak büyük ölçekte yapılan ve çok paralar harcanarak yapılan ülke Çin. Çok güzel çalışmalar yapılıyor, tabi komünist ülkede devlet parayı veriyor projenin nerede biteceğini sormuyor. O sebeple çok başarılı projeler ortaya çıkıyor. Amerika'da da Kalifornia, Arizona'da örnek teşkil edecek çalışmalar var. Buradaki sebep suyun az olması ve bu duruma bir çözüm aranmasıdır. Bu yıl daha da kurak geçti, ilerleyen yıllarda daha fazla dikkat edilecektir su konusuna. Bunun yanı sıra Washington DC çevresinde yeni kurulan şehirlerde başarılı örnekleri var. Bunu yanı sıra ismi akıllı şehir olarak geçmese de bilhassa tabii değerlere çok önem veren şehirlerden birisi Austin Texas'dır. Ben 1981'in başında Louisiana Eyalet Üniversitesi'ne görevli olarak gittiğimde Austin Texas ile nüfusu aynıydı. Austin çok güzel bir ilerleme planı ortaya çıkardı. Şu anda Amerika'da en çok tercih edilen şehirlerden birisi konumunda. Çünkü planlı bir şekilde doğru biçimde gelişti, tek kötü tarafı bu başarı pahalılık getirdi. Şimdilerde bir karar aşamasındalar, şehir daha fazla büyümeli mi diye tartışıyorlar. Fakat şehrin etrafındaki kasabalar büyümeye devam edeceklerini açıklayınca işler değişti. Eski anlayışla yapılan akıllı şehir yön değiştirerek ilk planları boşa çıkardı. Şimdi yeniden bir planlamaya ihtiyaçları var.
Son olarak Türkiye'de peyzaj mimarlığı mesleğini ve eğitimini nasıl değerlendirirsiniz?
-Yakın dönemde eğitim alanında akreditasyon açısından PEMDER ile önemli adımlar atıldı. Ama akreditasyonu almak yeterli değil bunun somut bir karşılığı olması gerekiyor. Tabi peyzaj mimarlığının değeri eskiye göre daha iyi bir durumda. Şöyle ki mühendislik belgesi olmayan birinin mühendislik yapamadığı gibi peyzaj mimarlığında da böyle bir yetkinlik belgesi ile çalışma alanı bu eğitimi alan insanlara bırakılmalıdır. Bir hikâye anlatarak bitirmek isterim. Peyzaj mimarlığının ilk başladığı yıllarda ben hala orman fakültesinde eğitim alıyordum. Ama herkes bizim okulun hademesini konuşuyordu. O hademe dışarıda peyzaj mimarı gibi çalışarak bahçe yapıyor ve hocalardan daha çok para kazanıyordu. Bu konuyu gidip kendisine sordum ve bana kimsenin ona diploma ya da bir belge sormadığını yapılan işi beğenirlerse anlaştıklarını ifade etti. Türkiye hala bu durumda olmasa da kat edeceğimiz çok mesafe olduğunu söyleyebilirim. Bunu da her şehre okul açarak peyzaj mimarlığı bölümü kurarak yapamayız. Kaliteli bir eğitim ve mesleğin hak ettiği yere taşınması gerekiyor.