Eğitim ve Doğa Sevgisiyle Geçen 30 Yıl

Palmiye Merkezi’nin Kurucusu Dr. Ragıp Esener uzun yıllara dayanan deneyimlerini ve merkezin çalışmalarını anlattı. Esener; merkezde aynı zamanda eğitim faaliyetlerinin her geçen yıl daha da arttığını belirtti.

Eğitim ve Doğa Sevgisiyle Geçen 30 Yıl

Palmiye Merkezi'nin kuruluşunun 30'uncu yılında, merkezin kurucusu Dr. Ragıp Esener'le uzun yıllara dayanan bu süreci ve yapılan yeni çalışmaları konuştuk.

 

Bitki konusunda çok ilgilisiniz ve çok önemli şeyler yapıyorsunuz.  Bu ilgi nasıl başladı?  

-Ben tıp doktoruyum üniversitede öğretim üyeliğim var. Üniversiteden ayrıldıktan sonra hekimliğe bir süre serbest hekim olarak devam ettim. 1992'de Palmiye Merkezi'ni kurdum, ülkemizde palmiye sevgisinin artırılması ve türlerin tanıtılmasını amaçladım. Aslında önce Palmiye Kulübü ile başladık buradaki çalışmalarımız, iki yılın ardından sona erdi. Sonrasında 1997'de Köyceğiz'deki arazimde, bu merkezin ilk nüvesini attık. Palmetum (Yaşayan Palmiye Müzesi) çalışmaları başladı ama geçen yıllar içerisinde bitki sayısı ve türler çok arttı ve burası bir botanik bahçesine dönüştü. Bu sene 30'uncu yılımızı kutluyoruz. 25 yıldır da stajyer alıyoruz ama 15 yıldır programları daha düzenli şekilde ilerletiyoruz. Staj süremiz ve çalışmalar standart hale getirildi ancak bir dershanemiz yoktu. Bu yıl o eksiğimizi de tamamladık.

 

ragıp esener

Biraz bahsettiniz ama size Palmiye Merkezi neden kuruluş amacını sormak istiyorum?

-Ülkemizde palmiye sevgisinin yerleştirilmesi ve yetiştirilen palmiye çeşidinin arttırılması amacıyla kuruldu. Palmiye Merkezi kuruluna kadar Türkiye'de palmiye türleri, ithal olanlarla birlikte 10 türü bulmuyordu. Şu an Merkezimizde 130 farklı türde palmiye var. Birçok palmiyenin ülkemizdeki ilk üretimini yaptık, iklime dayanıklılık şartlarını araştırdık ve dünyadaki palmiye derneklerine de bazı konularda yardımcı olduk. Dünyada bulunan 3000 üzerindeki palmiye türünden, ekonomik değeri olan, Hindistan Cevizi "Cocos nucifera", Yağ Palmiyesi "Elaeis guineensis" ve Arap Hurması "Phoenix dactylifera" dışındaki türler geçtiğimiz yüzyıllarda fazla incelenmemiştir. Yüzyılımızda genel olarak insanların refah seviyelerinin artmasına bağlı olarak, daha önce fazla ilgi çekmeyen palmiyeler de süs bitkisi olarak peyzaj çalışmalarına girmiştir. Bu nedenle, dünyada da palmiye bilgisi konusunda çok fazla eksiklikler bulunmaktadır. Bir diğer konuda, bizim için önemli olan, dünyada yalnız Datça, Finike ve Girit'te doğal olarak yayılım gösteren Datça Hurması (Phoenix theophrasti) dir. Bu türün de Türkiye'de tanıtılmasını, yaygınlaştırılmasını ve bu palmiye ile ilgili bazı çalışmaların yapılmasına ağırlık verdik.  Bundan sonraki yıllarda, Bodrum Gölköy'de bulunan Phoenix theophrasti'nin alt grubu olan, Phoenix theophrasti subsp. golkoyana Boydak türünün dünyaya tanıtılmasına çalıştık.

 

re

 

Palmiye Merkezi yıllar içerisinde pek çok farklı açıdan ilerleme kat etti. Şu anda Palmiye Merkezi ne durumda?

-Yavaş yavaş imkanlar el verdiği ölçüde Palmiye Merkezi'ni geliştirdik bazı seralarımızı daha modern sisteme kavuşturduk, toplam kapalı alanımız 11 dönümü geçti, açık alanımızdan botanik bahçesi için ayırdığımız alan da 11 dönüm büyüklüğünde, bu alanı da genişletme çabası içerisindeyiz. Son 10 yıl içinde satış kısmını tamamen ayrı bir parsele taşıdık. Burası da 15 dönüm üzerine kuruludur. Palmiye Merkezi, idare kısmı dışında, Botanik Bahçesi, üretim sera ve parselleri ve satış bölümü olarak üç ana kısımdan oluşuyor. Botanik bahçemiz önceki yıllarda halka açıktı ancak yeteri kadar ilgi görmedi, bu yüzden botanik bahçesini genel amaçlı ziyarete kapattık. Şimdi, Botanik Bahçesi yalnız üniversite, ilk ve orta öğretim öğrencilerinin ziyaretine açık durumda. Randevu ve hocalarıyla gelen öğrencilere, bahçeyi gezdirmek için yardımcı oluyoruz, hizmet karşılığı herhangi bir ücret almıyoruz.

 

re

 

Palmiye Merkezi kurulduğundan beri önemle üzerinde durduğunuz konulardan birisi pratik eğitimin önemiydi. Bu bağlamda staj konusunda neler söylersiniz?

-Maalesef ülkemizde ziraatın tüm branşlarında yeteri kadar saha çalışması yapılmadığını düşünüyorum. Birçok üniversitenin botanik bahçesi yok. Öğrencilerin bitkileri görebilecekleri alanlar mevcut değil. Öğrenciler bitki konusunda yeteri kadar bilgi alamıyorlar. Bu açığı görerek karınca kaderince kapatmak için stajlara başladık, ağırlıklı olarak peyzaj mimarlığı bölümünden, ziraat fakültelerinin ilgili diğer bölümlerden, bazen orman fakültesi ve biyoloji bölümlerinden öğrenciler geliyorlar. Türkiye'nin farklı üniversitelerinden öğrencileri alıyoruz. Staj programımız standart hale geldi; 30 iş günü devam eden stajımız sabah 7.30 başlıyor ve akşam 19.00'a kadar devam ediyor. Zannediyorum Türkiye'de konusunda en uzun süreli ve en yoğun stajın yapıldığı yer Palmiye Merkezi'dir. Burada her gün 5 saat kadar teorik ders veriliyor bunun dışındaki saatlerde öğrenciler bölgelerinde çalışarak pratiklerini geliştiriyorlar.  Bunun dışında ülkemizdeki değişik üniversitelerden öğretim üyeleri ve özel sektörden gelen, konusunda yetkin kişiler de stajyer öğrencilerimize ders veriyorlar. Son yıllarda, orta öğretimden gelen öğrencilerin birçok konuda bilgilerinin yeterli olmadığını gördük.  6-7 yıldır, akşamları 60-90 dakika genel kültür dersi koyduk. Genel kültür formatındaki bu derste coğrafya, iklim, biyoloji gibi konular dışında, hemen her konuya değinmeye çalışıyoruz. Doğal olarak, bu kısa süre staj süresince bizim öğrenciye çok fazla bilgi aktarabilmemiz olanak dışındadır. Ancak staj sonrası bir öğrencimizin söylediği gibi "Hocam, yardımlarınız için çok teşekkür ederim, burada birçok eksiğim olduğunu gördüm, bundan sonra kendimi daha iyi yetiştirmeye çalışacağım" diyen öğrencilerin artmasıdır. Bizim en büyük sevincimiz buradan yetişen stajyerlerin gittikleri yerlerde başarılı olmalarıdır.

 

re

 

Eğitimde saha çalışmalarındaki eksikliğe dikkat çektiniz bunu staj çalışmalarıyla destekliyorsunuz, Palmiye Merkezi'nin son çalışması olan "dershane" ile neleri hedefliyordunuz?

-Baştan beri benim düşüncem mezuniyet sonrası eğitim için bir dershane oluşturmaktı.  Doğal olarak bunun için konaklama ihtiyacı, eğitmen gibi pek çok farklı etken ortaya çıkıyor. Tüm bu gereksinimleri karşılayacak imkânı sağlayamadık, yalnızca burada verdiğimiz eğitimle lisansüstü eğitimin şartları tamamlanmaz, şimdilik rafta duruyor inşallah benden sonrakiler devam eder ve burası lisansüstü eğitim merkezi haline gelir. Çünkü elimizde güzel görsel materyalimiz var. Canlı olarak üretim yöntemlerini ve bitki çeşitliliğini burada görebiliyorsunuz. Bu sebeplerden şu an için yalnızca lisans öğrencilerine eğitim veriyoruz. Temmuz ayında dershanemiz hizmete girdi. İlk etapta, Akdeniz Üniversitesi, Bursa Teknik Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Köyceğiz MYO, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fethiye Ali Sıtkı Mefharet Koçman MYO, Süleyman Demirel Üniversitesi olmak üzere 11 staj öğrencisi öğrenim gördü. Bu yıl dışarıdan gelen; Akdeniz Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Meryem Atik, Prof. Dr. Hülya Güven, Peyzaj mimarı Ata Turak, Alim Sür ve Naim Sür gönüllü ders verdiler.    

 

re


Paylaş: 

Diğer Haberler