SEKTÖREL ANALİZ

SEKTÖREL ANALİZ

 

Bir yıl once yine bu dergide  aynı konuda yayınlanmış olan bir makalemi tekrar etmek istemiyorum ancak  adı geçen makalenin sonucunda başlıklar halinde sıraladığım konuları ele alarak konuları irdelemek istiyorum.

‘Söylenecek yeni bir şey yok mu? gibi bir soru akla gelebilir ancak temel sorunlar çözülmeden başka konulara yönelmenin yanlış olacağını düşünüyorum.

Yazımı  aşağıdaki tespitlerle bitirmiş idim,

 

a-      Hali hazır durum ekonomik olarak pozitif bir görünüme sahip.

b-     Bu görüntünün önümüzdeki yıllarda sürmesi söz konusu.

c-      Sektörün güçlenmesi ve sürdürüleblir bir büyüme çizgisi yakalayabilmesi için sadece finansal anlamda değil, bilimsel ve teknik olarak da güçlenmesi gerekmektedir.

d-     Donanımlı kadroların oluşabilmesi için her seviyedeki mesleki eğitimin güçlendirilmesi gerekmektedir.

e-      Üretim kalitesinin nitelik ve nicelik olarak  artması gerekmektedir.

f-       Sektörel anlamda bir devlet (ülke) politikası oluşturulması gerekmektedir.

 

Buradan yola çıkarak  sektörün halihazır durumunu  yeniden bir fotoğrafını çekmeye ve kaydetmeye çalışalım.

 

 

 

1-     Sektörün hali hazır ekonomik durumu pozitif bir görünüme sahip

 

Bu başlıkta söylenecek fazla bir şey olduğunu sanmıyorum. Zira bilindiği ve görüldüğü üzere üreticinin elinde ürün kalmamakta. Bunun da tek bir açıklaması var, o da; talebin yüksek olduğu. Hatta öyle ki arzın talebi karşılamadığını söyleyebiliriz. Nitekim geçen yıl  85 milyon dolarlık  bitki ithalatı gerçekleşmiş.

Ancak bu noktada sektörün tarifini ve kapsadığı alanı tarif etmek gerekmektedir.

Maalesef  --5553------sayılı yasa ile süs bitkiciliğinin  sektör olarak tanınması gerçekleştirilmiş ancak süs bitkiciliğinin tarifi yapılamamış ve peyzaj disiplininin bir parçası olarak kabul edilmiştir. Nitekim mesleki alt birlik olan SÜSBİRe yıllık %0,3 katılım payı ödeyecek olanlara, bitki ile uğraşanlarla birlikte  yeşil alan müteahhit/taşeron  firmaları da katılmıştır.

 

 

2-     Bu görüntünün  önümüzdeki yıllarda sürmesi söz konusudur

 

Geçen yıldan bu yana, öngörülenin en azından bir yıl için gerçekleşmiş olduğunu gördük. 2014 yılında 2013 yılından daha yüksek  değerlerle gerçekleşeceğini  görüyoruz. Önümüzdeki yıllar için de aynı öngörüyü sürdürmenin mümkün olduğunu görebiliyoruz zira inşaat sektörü, bir yandan  ülke içinde   tüm hızıyla yatırımlarını sürdürmekte, diğer yanda yurt dışında taahüt sözleşmeleri imzalamakta.  Bunun dışında gerek  belediyeler gerekse bakanlıklar her geçen gün yeni ve devasa projeler açıklamakta.

 

 

     3- Sektörün güçlenmesi ve sürdürülebilir bir büyüme çizgisi yakalayabilmesi için sadece finansal anlamda değil, bilimsel ve teknik olarak da güçlenmesi gerekmektedir

 

 

Sorunların burada başladığını  söyleyebiliriz zira  sektörün yumuşak karnı olarak

bilimsel  ve teknik donanım eksikliğini görmek gerekmektedir. Sektörün hızlı bir büyüme göstermesi sektörün güçlü olduğunu göstermez, tam aksine   büyüme  bilimsel  ve teknik bir alt yapıya sahip değilse kırılma noktaları çoğalır  ve sürdürülebilirlik olasılığı zayıflar.

 

Peki bilimsel ve teknik olarak güçlenmekten neyi anlıyoruz?  Bu konuyu açabilmek için  işin tarifini  yapmamız gerekmektedir.

 

Süs bitkiciliği, "Hortikultür" bilimsel adıyla bilinen bahçe bitkileri yetiştiriciliğinin bir koludur. Burada bahçe terimi sadece evin yanındaki süslü alan değildir. Bahçe (Latince "Hortus"), içinde meyve, sebze, tıbbi bitki ve çiçek yetiştirilen ve onların ürünlerinden  faydalanılan alandır. Süs bitkiciliği,  1970li yıllara kadar bu tarif içinde  gelişti. Nitekim o yıllara kadar Tarım Bakanlığının fidanlıkları "Bahçe kültürleri İstasyonu" olarak  adlandırılırdı, Ziraat Fakültelerinde "Bahçe bitkileri yetiştirme ve islahı " bölümü çatısı altında süs bitkiciliği dersleri verilirdi. Tarım Bakanlığı bünyesinde "Çiçekcilik Dairesi Başkanlığı " adı altında bir mercii vardı.

 

70li yıllarda Türkiyenin  yaşadığı sosyo-ekonomik bunalım,  yeni oluşmaya başlayan süs bitkiciliğini  geriletti. Sektör doğadan toplanan doğal çiçek soğanı ve kesme çiçek endüstrisi ile sınırlandı. Özel İdare, Tarım Bakanlığı, DDY, DSİ fidanlıkları kapatıldı, zira talep sıfırlanmış idi.  Ancak bu arada AÜ Ziraat Fakültesinde  Peyzaj Mİmarisi adı ile bir bölüm açıldı. Bu bölümün çatısı altında peyzaj derslerinin yanısıra  süs bitkisi ve çiçekcilik  dersleri, Bahçe Bitkileri Yetiştirme ve Islahı Bölümünden  alınıp  burada okutulmaya başlandı. Kırılma noktası da bu oldu, zira 80li yıllara gelindiğinde Türkiyenin yaşamaya başladığı  yeni ekonomik  düzende,  Peyzaj Mimarisi disiplininin alanı genişledi, dolayısıyla mimariyi gerçekleştirecek malzemeye talep arttı ve sonuçta bu günlere gelindi.

 

Nedir bu günlerin karakteristiği? Süs bitkisi yetiştiriciliği  teknikleri, esas itibari ile olduğu yerde saydı, işletmeler ise artan talebi karşılamak için hem sayıca hem hacim olarak  yurt dışı modellerinden esinlenerek büyüdüler. Büyüdüler ama onların bu büyümelerini destekleyecek bilimsel veriler üretilemedi çünkü bu disiplinin sahibi yok.

 

İşte  sürdürülebilirlik burada başlıyor. Süs bitkiciliğinin  yasal olarak olması gereken konuma getirilip Tarım Bakanlığı ve üniversitelerden  başlamak üzere yeni bir yapılanmaya kavuşması gerekmektedir. En kısa zamanda bitki standartlarının oluşturup yayınlanması Bakanlığın atacağı en önemli adımlardan biridir.  Standartların oluşturulması ve bunların birlikler tarafından denetlenmesi  Türkiye markasını oluşturmak için en önemli adımdır.

 

4-Donanımlı kadroların oluşabilmesi için her seviyedeki mesleki eğitimin güçlendirilmesi gerekmektedir

 

 

Yukarıda anlatmaya çalıştığım nedenlerden 90lı yıllardan itibaren   süs bitkisi ve peyzaj endüstrisinde kalifiye insan ihtiyacı sonucunda  üniversitelerin değişik fakültelerinde  peyzaj bölümleri  ve bunlara bağlı yine peyzaj meslek yüksek okulları ardı ardına açılmaya başlandı. İyi bir niyetle başlanan bu proje maalesef hüsranla sürdürülmekte.

 

Bu bölüm ve  yüksek okullardan  mezun olan gençler iki arada bir derede kendilerine bir yön aramaktadırlar zira formasyonları eksiktir. Eksiktir çünkü  kendini mimar yani tasarımcı olarak yetiştiren bir okuldan mezundur ve önünde iki yol vardır, ya mimar olacaktır ama mimarlık temel eğitiminden yoksundur ya da  bahçıvan olacaktır ki kendini bahçıvan olarak kabullenmenin zorlukları yanında bunun da teknik donanımından yoksundur.

 

Fakat bu durum sürdürülebilir bir durum değildir. Zira süs bitkiciliği sadece bitki yetiştirmek değildir. Süs bitkiciliği;  kalite arttırıcı araştırma yapmaktır, seleksiyon yapmaktır, standartlaştırma demektir, çoğaltım materyali üretmek demektir. Maalesef  eğitim sistemimiz bu ihtiyaçları karşılamaktan uzaktır.  Peyzaj Mimarları mezun oldukları okulların  eğitimleri doğrultusunda yetişmekte (Ziraat, Orman, Mimarlık, Şehircilik).

 

Ziraat Fakültelerinin Bahçe Bölümleri uzun zamandan beri konudan (süs bitkiciliği) uzak kalmaları nedeni ile zorlanmakta buna karşın  İstanbul Orman Fakültesi herhalde dünyada bir ilki gerçekleştirerek  bir hortikültür bölümü açmakta.

 

Sektörün, sürdürebilir bir gelişme sağlamak için acilen her seviyede  iyi eğitilmiş insana ihtiyacı vardır.  Zaman zaman  ayyuka çıkan  mesleki  çatışmalar  bir tarafa bırakılarak, herkesin kendi ihtisas alanında yoğunlaşıp,  çağdaş teknolojileri uygulaması, ülkenin doğal bitki örtüsünü üretime kazandıracak ıslah çalışmaları yapacak insanların sektöre kazandırılması gerekmektedir.

 

 

5-Üretim kalitesi nitelik ve nicelik olarak  artması gerekmektedir

 

 

Talebin karşılanamadığı durumlarda  kalitenin düşmesi normal görülebilir, ancak  rekabete açık bir global ekonomide bu durum ciddi kırılmalara ve kayıplara yol açabilir. Süs bitkisi pazarına daha yakından baktığımız zaman maalesef böyle bir durumla karşı karşıya olduğumuzu görmekteyiz.

 

Yakından bakalım,

Süs bitkisi sektöründe ciddi bir pazarlama  sisteminin veya örgütlenmenin kurulamamış olması tabii çok büyük bir kayıp.

 

Pazarın en büyük aktörü olan İstanbul Ağaç A.Ş. kendi oluşturduğu alım standartları çerçevesinde alım yapmakta ve bilindiği kadarı ila bu standartlarda yerli üretim  bitki  alımında  her geçen gün daha fazla zorlanmakta ve ithal malzemeye yönlenmektedir.

Bu örnek, pazarın durumunu çok iyi tarif etmektedir.

Pazarın diğer büyük aktörü ise inşaat şirketleri. "Ne kadar ucuz ise o kadar makbul " ilkesinin hakim olduğu bir yöntemle malzeme alımı yapmaktadırlar ve maalesef  bu kuruluşlar sadece ülke içine değil yurt dışındaki projelerine de bu yöntemi  uygulamakta. Bu şekilde yurt dışı pazarlarını da tehlikeye atmaktadırlar.

 

Burada işte global ekonomi devreye girmekte. Özellikle son yıllarda ve önümüzdeki yıllarda da sürmesi beklenen Avrupa mali krizi  yatırımları etkilemesi ortalama alım gücünü düşürmüş olması  süsbitkisi sektörünü çok büyük bir krize sürüklemiş durumda.  Mevcut stokları eritmek ve ayakta kalabilmek için  Avrupa firmaları Türk firmalarının etki alanında olan pazarlara  doğrudan akın etmekte ve fiyat kırmaktalar.

Etik olmayan bu durumun karşısında maalesef çok zayıf kalmaktayız zira dış alıcı fiyat kalite karşılaştırması sonucunda Avrupa malzemesini doğrudan almayı tercih etmekte. Bu durum kazanılmış kaleleri terk etmekle eşdeğerdir.  Unutmamak gerekir ki kaybedilmiş itibarı  yeniden tesis etmek kazanmaktan zordur.

 

Çözüm ise en kısa zamanda standartlarımızı belirlemekte geçiyor. Bu standartlar bir zorunluluk teşkil etmeyecek ama ürüne ve üreticiye bir itibar kazandıracaktır.  Tespit edilecek esaslar  üreticinin bağlı bulunduğu Birlik Kooperatif veya benzeri örgüt tarafından takip edilmeli, bitki pasaportu sınıflandırılarak  bu esasların uygulanıp uygulanmaması durumuna göre verilmelidir.

Bahsi geçen esasların uygulanması halinde " Türkiye Ürünü" markasını kullanma hakkını kazanabilmeli ve kullanmalıdır.

 

 

 

6-Sektörel bir devlet (ülke) politikası oluşturulması gerekmektedir

 

Yukarda irdelemeye çalıştığım konular  prensip olarak sektörel bir ülke politikasının oluşmasını gerektirmektedir. Politikayı ve bunun sonucu ortaya çıkacak uygulama planı  sırasıyla

 

a-      Süs bitkisi sektörünü bağımsız bir üst sektör olarak tanımlanması.

b-     Süs bitkisi sektörünün peyzaj  sektöründen farklı bir endüstri olduğunun gerek eğitim gerek idari anlamda  açıklığa kavuşturulması.

c-      SÜSBIR alt birliği Tohumculuk  birliğinden ayrılması  ve Üst Birlik statüsüne kavuşturulması

d-     Üniversitelerde  süs bitkileri   eğitimi bir anadal olarak bahçe bitkileri yetiştirme ve ıslahı  bölümlerinde  tekrar bağlanması. 

e-      Peyzaj meslek okullarının en azından bir bölümünün bahçıvanlık teknik okullarına dönüştürülmesi.

f-       Standartların belirlenmesi gerekmektedir.

 

Bu adımların atılması Türk süs bitkiciliğine inanılmaz katkıları olacağı gibi sektörün sadece büyümesine değil, kendi coğrafyasında bir referans noktası olacağına inanıyorum.

 

 

**    Başlıktan görüleceği gibi adını koymakta zorlandığımız ve bir birliğin şemsiyesi altında toplanmış  birkaç disiplinin oluşturduğu bir sektörün bugünkü hali ile tanımlanması  zor,  dolayısıyla adı yok. Olması gereken  SÜS BİTKİCİLİĞİ veya SÜS BİTKİSİ YETİŞTİRİCİLİĞİ  sektörü veya Endüstrisi.

 

Riccardo Disperati

Ziraat  Y.  Mühendisi

(Bahçıvan)

Istanbul  Ekim 2014

 

 

 

 

Ornamental plants breeding should be brought to the location where it must be legally and it must attain to a restructuring by starting from the Ministry of Agriculture and universities. One of the most important steps taken by the Ministry is create the standard of plants and publish them. As soon as you establishing the standards of plants and supervising by “Unions” is very important to build Turkey brand.

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Paylaş: 

Diğer Haberler