ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma) Vakfı Kent Çalışmaları Koordinatör-Mimar Alp Arısoy, ‘Kültürel Miras ve İşlevlendirme' konusunda fikirlerini paylaştı. ÇEKÜL Vakfı'nın yürütmüş olduğu iki önemli proje üzerinden örneklendirmeler de yapan Arısoy, işlevlendirmenin ÇEKÜL Vakfı'nın gerek mahalle, gerekse kent ve havza ölçeğinde gerçekleştirdiği projelerde hassasiyetle yaklaştığı bir konu olduğunu kaydetti. ÇEKÜL'ün iki projesi öne çıkıyor; Payas Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi ve Merzifon Motorhane Kültür Merkezi.
Binaların yaşatılabilmesinin, içindeki hayatı korumakla mümkün olduğunu ifade eden Mimar Alp Arısoy; İşlevlendirmenin önemi de burada ortaya çıkıyor: İşlevlendirmenin esası, yaşamı planlamaktır. Yaşam, bu planlamada çalışmamızın hem başlangıcını hem de sonucunu belirliyor. Proje tamamlandıktan sonra, yani mimar, restoratör ve hatta belediye alandan çekildikten sonra korumayı sürdürecek olan yaşamdır; bizzat orada yaşayan halkın kendisidir. Dolayısıyla işlevlendirme dediğimiz şey, bütünüyle başlangıçtaki "işlev" fikriyle ilgilidir.
KÜLTÜR MİRASI
"Kent yaşamı"ndan ortak iş yapma pratiğini anlıyorsak; "Kültürün korunması" ve "kültür üretimi" ile de ortak mekânda bir araya gelmeyi gerektiren işler bütününü anlıyoruz, diyen Arısoy, "Tarihi binalar hepimize aittir. Onları tam da bu nedenle kültür "mirası" olarak anıyoruz. Bu yüzden bir binayı sahiplenmek ile onu korumak arasında doğrusal bir orantı vardır. Sözgelimi bir zamanlar sultanların yaşadığı Topkapı Sarayına bugün dolaşmak için gidiyorsak, mekân kamuya ait olduğu ve kültürel miras olarak sahiplenildiği içindir. Söz konusu anlam ve kullanım değerini mekâna kazandıran, ona yüklenen işlevdir. O halde diyebiliriz ki, korumanın sürdürülebilmesi için ilk kural, kamusal yarardır" ifadesini kullandı.
KİMLİĞE SAYGI
İşlevlendirmeden söz edilirken kimliğe saygının da unutulmaması gerektiğini özellikle vurgulayan Arısoy: Biz yeni bir bina inşa etmiyor ya da yeni bir binaya işlev vermiyoruz. Geçmişten bize miras bırakılmış olanı geleceğe aktarmayı istiyoruz. Dolayısıyla onun kimliğine saygı duymalıyız. Bazı gereksinimler nedeniyle tarihi yapıya yeni parçalar eklenebilir ki bu bütünüyle teknik bir konudur. Ama bu teknik dokunuş sırasında da yapının geçmişten bugüne taşıdığı kimliği unutmamak gerekiyor. Bu da başka bir teknik soruya yol açar: Yeni işlevi tarihi yapı içine nasıl oturtmalı? Yeni olan eskiyle nasıl harmanlanmalı? Yapılan müdahalenin tarihi binanın kimliğini zedelememesi doğru işlevlendirmenin ilkelerinden biridir.
BÜTÜNCÜL BAKIŞ
İşlevlendirme projesi hazırlanırken bazı temel sorulara cevap verilmesi gerektiğini kaydeden Arısoy, bu soruları şöyle sıralıyor: Yapı neden, hangi amaçla işlevlendirilecek? Neden koruma ihtiyacı duyuyoruz? Kentsel koruma senaryomuzun içinde bu işlevin amacı ne olacak?
Tarihi yapıyı restore ettikten sonra bir işlev arayışına girmek, bütüncül bakış açısına uygun değildir. Daha proje aşamasındayken yapının işlevini uzmanlarla tartışmalıyız. Kentteki kültür üretimine katkısı, kent ile kurduğu ilişkinin niteliği, korumada sürekliliğin sağlanması, gelecekteki muhtemel projelerde oynayacağı rol gibi çok yönlü bir tartışma, bütüncül bir strateji kurmamızı sağlayacaktır.
PAYAS SOKULLU MEHMET PAŞA KÜLLİYESİ
Payas Sokullu Mehmet Paşa Külliyesinin işlevlendirme projesi geçen yıllarda Tarihi Kentler Birliği'nin Özendirme Yarışmasında Metin Sözen Büyük Ödülüne değer bulundu. İpek Yolu üstünde bulunan ve Mimar Sinan'ın en güzel eserlerinden biri olan Külliye için sorulabilecek ilk soru, yapıldığı dönemde ‘külliye'lerin işlevinin ne olduğudur. Külliye, Osmanlı Devletinde kentsel canlandırmanın anahtarı olarak değerlendirilirdi. Osmanlı bir kente girdiğinde ilk olarak külliye yaptırır; içinde ibadethane, eğitim ve ticaret alanları gibi kamusal hizmetleri yerleştirir. Bu, bizim bugün de kentler için kullanabileceğimiz verimli bir yaklaşım biçimidir. Çünkü çağdaş canlandırma stratejilerinin başında ‘sosyal hizmet' yer alır. Ve eğitim, ticaret gibi kamuya dönük hizmetler bu kamusal alanların bağlantı noktalarıdır. Kent, bu bağlantı noktalarının etrafında gelişir ve canlanır. Bu nedenle külliyeler başlı başına bir ‘kent odağı', ‘kent merkezi' işlevi yüklenir. Payas da yıllar içinde külliye etrafında gelişmiş bir kent. Ancak zamanla külliye ve kent arasındaki bağlantı yolları değişmiş. Bu, hem külliyeyi atıl hale getirmiş hem de çevresinin boşalmasına neden olmuş. Dolayısıyla Payas'ın kent merkezi külliyeden uzaklaşmış. ÇEKÜL Vakfı ve Payas Belediyesi'nin ortaklığında hazırlanan ve 2 yıl süren Payas Şenlendirme Projesinin temel amacı geleneksel kent merkezine ve külliyeye işlevini yeniden kazandırmak, külliyenin günümüz sosyal ihtiyaçlarıyla birlikte canlanmasını sağlamak olarak belirlendi. Külliye ve çevresinin yeniden kültürel ve kentsel gelişimin odağı olması, işlevlendirmede kendine yeterlilik ve kamusal yarar ilkelerinin de uygulanması projenin temellerini oluşturdu.
KURUMSAL KİMLİK ve BÜTÜNCÜL BAKIŞ
Kent Müzesi ve külliyenin kurumsal kimliğinin hazırlanması, işlevlendirilme sürecinin en önemli aşamasıydı. Payas Sokullu Mehmet Paşa Külliyesinin bir kent merkezi gibi işleyebilmesi için kurumsal kimliğinin hazırlanması gerekiyordu. Logo, mobilya kullanımı, tabelalar, basılı malzemeleri, broşür, külliye bülteni gibi görünür enstrümanlar, işlevin bir parçası olarak rol aldı. Tüm bu sürecin sonunda "Payas ne kenti?" sorusuna verilecek yanıt, "Payas bir kültür kentidir" olmalıydı. Külliyenin kent tarihindeki yeri, bu sonucu elde etmemizde etkili oldu. Külliyeyi kentin canlanma odağı olarak görüp, tüm yolların külliyeye çıktığı; otel, restoran, pazar yeri gibi tüm hareketli alanların külliye ekseninde gelişeceği bir kent planlaması yaptık.
Bütüncül bakış: İşlevlendirmeyi anlatırken verdiğimiz Payas örneğinde, asıl vurgulamak istediğimiz ve temel ilke olarak benimsenmesi istediğimiz bütüncül bakış açısıydı. Yapıyı salt kendi başına değil; tarihi, konumu, yaşam kültürü, insan varlığı, kendine yeterlilik, kamusal yarar gibi az önce saydığımız tüm etki alanları ile birlikte değerlendirerek Payas Şenlendirme Projesinde uyguladık.
MERZİFON MOTORHANE KÜLTÜR MERKEZİ
ÇEKÜL Vakfı'nın yürüttüğü bir diğer kentsel canlandırma projesi ise Merzifon Belediyesiyle 2 yıldır devam ediyor. Proje kapsamında ele aldığımız yapılardan biri kent tarihinde önemli yeri olan endüstri mirası yapısı Motorhane. Eskiden elektrik santrali olan Motorhane, zamanla atıl hale gelmiş. Ancak içindeki makinelerin hâlâ korunduğu bir miras alanı. Bütüncül plan içinde mekânın kültür merkezi olarak işlevlendirilmesi ön görüldü. Motorhane, kentteki tüm canlandırma sürecinde benimsediğimiz bütüncül yaklaşımımızın önemli bir kavşağında bulunuyor. Canlanma akslarımızın çakıştığı noktadaki bu yapının, bir tarafı kentin zaten canlı meydanına komşu; diğer tarafı ise ÇEKÜL Vakfının canlandırma alanı olarak seçtiği mahallelere komşu. Mekânı sadece kültür merkezi olarak değil, ana binanın etrafında eğitim çalışmalarının yapılabileceği modüler atölyelerin de olacağı bir kompleks olarak kurguladık. Bu bütünün içinde kent meydanı, kafe, restoran gibi buluşma merkezleri hazırladık. Böylece doğru işlevlendirmede kamusal alan yaratma ilkesini uygulamış olacağız.
ÜÇ ÇIKARIM
ÇEKÜL Vakfının sahada edindiği deneyimlerden üç ders çıkarttık: 1) İşlev, stratejik planlamanın parçasıdır; restorasyon projesinin değil. Bu nedenle restorasyon uygulaması bittikten sonra değil, projenin daha en başında stratejik planlamanın bir parçası olarak kurgulanmalıdır. 2) Sürdürülebilir işlev, işletme planı ile düşünülmelidir. Proje hayata geçtikten sonra ne şekilde yaşatılacağı proje ile birlikte programlanmalıdır. 3) İşlevlendirme kararı ancak katılımcı süreçlerle verilebilir. Katılımcılık ise sadece bilgilendirme değildir. Projenin en başında, mekâna verilecek işlev tartışılırken kararlar, mekânı kullanacak insanlarla birlikte alınmalıdır. Yapı, gelecek kuşaklara ancak böyle aktarılabilir.