TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Genel Başkanı Ayşegül Oruçkaptan, TMMOB Başkanı Emin Koramaz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Kentsel Tasarım Daire Başkanı Ayşegül Dinç Yalçın ve Sempozyum Başkanı OktanNalbantoğlu`nun açılış konuşmaları ile sempozyum başladı.
7 Ekim 2016 Cuma günü Mevzuat ve Kuram, Kentsel Tasarım Paradoksu, Kent ve Kentlinin Sosyo Kültürel Bağlamında Kentsel Tasarım konularında üç oturum gerçekleşti.
8 Ekim 2016 Cumartesi günü Kentsel Tasarım Eğitimi, Kentsel Tasarım ve Kent Ekolojisi, Kent ve Dönüşüm, Kentsel Tasarım Yarışmaları paneli olmak üzere dört oturum gerçekleşti .
2 gün boyunca 7 oturum ile devam eden sempozyum 28 konuşmacının sunumları ile toplam 500 kişinin katılımı ile tamamlandı.
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Genel Başkanı Ayşegül Oruçkaptan‘ın açılış konuşması:
Hepinizi şahsım ve Yönetim Kurulum adına saygıyla selamlıyorum.
Hepiniz hoşgeldiniz.
Bugünlerde tekrar üretilen ve yeniden yorumlanan kentlerimizin geçmişine baktığımızda;
Gelişen sanayileşme ve buna bağlı olarak üretilen kentsel doku, 20. Yüzyılın Türkiyesi`nin tarıma dayalı bir sosyo-ekonomik toplumsal yapıdan sanayi toplumuna doğru plansız geçişi, kente ilişkin yapılan her müdahale ile de yeni bir kaosu beraberinde getirmiştir.
Günümüzde ise gezegenimiz ölçeğinden bakarsak;
Küreselleşme ile tüm zamanların en büyük insan yerleşimlerinin 2007 yılından bu yana gezegenin nüfusunun yarısından fazlasının kentlerde yaşamakta olduğunu ve bunun sonucu olarak, sosyal ayrımcılık, artan çevre bozulmasını üreten faktörler de katlanarak büyümekte, kentlinin ihtiyacı olan açık ve yeşil alan miktarı ise artmaktadır.
Kenti, kültürel kimlik ve ekolojik bütünlük bağlamında; geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki bağlantıları sağlayacak bir anahtar faktör algılamak gerekmektedir.
Kentsel tasarım, kestirmeden cevap vermek gerekirse, bizler için mekanın örgütlenmesidir.
Mekanların örgütlenme süreçleri ise bir çok parametreyi kendi içerisinde barındırdığı gibi birçok meslek disiplininin ortak eylemlilik alanıdır. Bu eylemlilik, kapalı, yarı açık ve açık mekanların birlikte örgütlenişi olarak düşünüldüğünde ve mekânsal örüntü bakımından yarı açık ve açık mekan olgusunun kentlinin ortak paydaşı olduğu doğrusuna ulaşabiliriz.
Tam da burada, mekanların birer toplumsal bellek alanları olduğuna vurgu yapmak gerekmektedir.
Kentsel tasarım, kentin kimliğine ve o kent içerisinde yaşayan kullanıcının temel gereksinimlerine ve davranışlarına uygunluk göstermeli, tarihsel bağlamıyla arasındaki bağı modernist bir yaklaşımla ele almalıdır.
Kentsel tasarım yada planlama eylemi için; yaşanabilirlik, algılanabilirlik, uygunluk, erişilebilirlik ve yönetim kıstas olarak alınabilir.
Bugün kentin ve kentlinin ihtiyacına cevap üretemediği konusunda ortaklaşılan bir mevzuat ekseni bulunmaktadır.
Çıkarılan yasa ve yönetmeliklere rağmen, kentlerdeki yatay ve dikey eksen insan ölçeğine üzerine taşmış, sosyolojik olarak mekanın başkalaşımına neden olmuştur/olmaktadır.
Tamda burada kentsel dönüşümden hasbel kader bahsetmek gerekmektedir.
Kentsel Dönüşüm; mekanın soylulaşması, mekanın yitimi kavramlarıyla eş anlamlı bir kavram haline gelmiş, toplum, insan, kamu yararı ve sağlığı açısından hoyratça bir yeniden yitim kendini tekrar etmektedir.
Günümüzde bütün meslek disiplinleri iyi ve daha doğru bir çalışma yapabilmek için birbirine ihtiyaç duyarken, kentlerin planları, kapsayıcı ve çok paydaşlı bir sürecin ürünü olarak ortaya konmalı, ülke ve kamu yararına çıkartılan yasa ve yönetmeliklerde ise erkin tutumu son derece önemlidir.
İmar planları hazırlanırken kentin kimliğine, sosyolojik dokusuna, topoğrafyasına, iklimine, gelenek ve göreneklerine dikkat edilmeksizin yapılan müdahaleler, "hadi şuraya da konut yerleştiremedim yeşil alan olsun" diyen zihniyete beraberce karşı durmak zorundayız.
Zorundayız ki, bizden sonra gelecek kuşaklar halen sokaklarında yürüyebildikleri, parklarında dolaşabildikleri, meydanlarında buluştukları kentlerde yaşasınlar.
Gerçekleşecek sempozyumun tüm bu süreçlere cevap üreteceğini umut ediyor, hepimize kolay gelsin diyorum.