
27 Haziran 2025 Cuma
Yazarlar: Prof. Dr. Engin EROĞLU, Arş. Gör. Tuba Gül Doğan, Arş. Gör. Dr. Nermin Başaran, Arş. Gör. Dr. Sertaç Kaya
Yerli bitki türlerinin peyzaj tasarımındaki katkıları, ekonomik sürdürülebilirlik, ekolojik denge, toplumsal refahın artırılması, estetik değerlerin yükseltilmesi, kültürel mirasın korunması, iklim değişikliğine uyum sağlama, yerel ekonominin güçlendirilmesi ve çevresel eğitim fırsatlarının geliştirilmesi gibi geniş bir yelpazede değerlendirilmektedir. Bu türler, iklim değişikliğinin etkilerini hafifletme potansiyelleri nedeniyle peyzaj tasarımında kritik bir öneme sahiptir. Kuraklık ve aşırı sıcaklık gibi değişen iklim koşullarına dayanıklılıkları, bu bitkilerin kentsel yeşil alanlarda daha yaygın olarak kullanılmasını gerektirir. Bununla birlikte, özellikle uzun ömürlü ağaç türlerinin karbon depolama kapasiteleri, karbon ayak izini azaltarak hem bireysel hem de toplumsal düzeyde iklim değişikliğine uyum sağlamayı destekler (Nowak & Dwyer, 2007).
Ekolojik koridorlar, biyolojik çeşitliliğin korunmasında ve türlerin göç yollarının desteklenmesinde kritik bir rol oynar. Yerli bitki türlerinin bu koridorların oluşturulmasında kullanılması, yerel fauna ile uyumlu habitatlar yaratarak ekosistem dengesinin korunmasına önemli katkılar sağlar. Örneğin, kent içindeki nehir kıyılarında yerli çalı ve ağaç türlerinin kullanımı, kuş türlerinin barınma ve beslenme alanlarını artırırken, polen taşıyıcı böceklerin yaşam döngülerini desteklemektedir (MacDonald, 2003).
Yerel bitkilerin kullanımını teşvik eden politikalar ve teşvik programlarının oluşturulması, sürdürülebilir kentleşme hedeflerine ulaşmak açısından büyük önem taşır. Peyzaj tasarımı, doğal sistemlerin ekonomik ve sosyal süreçlerle birleştiği, toplum refahını artıran çok boyutlu bir araçtır. Yerel bitki türlerinin bu bağlamda değerlendirilmesi, çevresel hizmetlerin geliştirilmesinden enerji tasarrufuna ve altyapı maliyetlerinin azaltılmasına, biyolojik çeşitliliğin desteklenmesinden toprak erozyonunun önlenmesine, karbon depolama kapasitesinin artırılmasından su yönetiminin iyileştirilmesine kadar birçok alanda fayda sağlamaktadır. Özellikle kent peyzajlarında yerli türlerin kullanımı, sürdürülebilir kentleşme ve toplumsal refah açısından kritik bir öneme sahiptir (Akbari et al., 2001; Dobbs et al., 2011; Doğan & Eroğlu 2024). Mikroiklim düzenleme kapasiteleri, yerli bitkileri kentsel peyzaj tasarımında vazgeçilmez bir bileşen haline getirmektedir. Geniş yapraklı yerli ağaçlar, gölgeleme etkisiyle yüzey sıcaklıklarını düşürerek binaların ısı yalıtımına katkıda bulunur ve çevre sıcaklığını azaltır. Bunun yanı sıra, fotosentez ve terleme yoluyla havadaki nem seviyesini artırarak ısı stresini hafifletir ve kent sakinlerinin yaşam kalitesini iyileştirir (Nowak & Dwyer, 2007). Bu tür bitkiler, çevresel sürdürülebilirliğe katkıda bulunmanın yanı sıra enerji tasarrufunu artırarak ekonomik faydalar da sağlamaktadır. Düşük bakım ve sulama gereksinimleri sayesinde bu bitkiler, hem bireysel hem de kamusal alanlarda maliyet etkin çözümler sunmaktadır. Örneğin, geniş yapraklı yerli ağaç türleri, yaz aylarında sağladıkları gölge ile bireysel ve kamusal alanların soğutma maliyetlerini düşürmektedir (Bowler et al., 2010; McPherson et al., 1997). Akbari ve arkadaşlarının (2001) çalışmasında, kentsel peyzajda yerel bitki örtüsünün yoğunluğunun enerji tüketiminde %15'e varan azalmalar sağlayabileceği ortaya konulmuştur. Yağmur suyu yönetiminde yerli bitkilerin biyolojik geçirgen alanlarda kullanılması, kentsel taşkın riskini azaltarak pahalı drenaj sistemlerine olan ihtiyacı en aza indirmektedir (Dudrick et al., 2024). Yerli bitki türlerinin peyzaj tasarımındaki estetik ve kültürel özellikleri, doğa temelli turizm açısından cazibe merkezleri oluşturur ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunur. Örneğin, Isparta'daki lavanta bahçeleri, bölgenin yerel doğal zenginliklerini vurgulayan turistik cazibe noktaları olarak ulusal ve uluslararası düzeyde ilgi çekmiş ve turizm gelirlerini artırmıştır. Yerli bitkilerden oluşan peyzajlar, toplum refahını artırıcı etkiler de sunmaktadır. Yeşil alanların bireylerin psikolojik ve fiziksel sağlığı üzerindeki olumlu etkileri, yaşam kalitesini yükseltirken sosyal bağları güçlendiren mekânlar yaratmaktadır.
Yerel bitkiler, diğer bölgelere ait bitkilerle karşılaştırıldığında yüksek uyum sağlama kabiliyeti, düşük uygulama maliyeti ve kolay hayatta kalma özellikleriyle peyzaj tasarımında önemli avantajlar sunmaktadır. Bu özellikler, sürdürülebilir ve ekonomik bir peyzaj oluşturulması için kritik öneme sahiptir. Bitkilendirme tasarımlarında dikkate alınması gereken hususlar arasında, yerel bitki türlerinin detaylı şekilde incelenmesi ve görsel açıdan estetik olduğu kadar yüksek hayatta kalma oranına sahip türlerin seçilmesi yer almaktadır. Estetik zenginliği artırmak amacıyla, diğer bölgelerden getirilen bitkiler dengeli bir şekilde yerel bitkilerle birleştirilmelidir. Ayrıca, tasarım planları, yerel bitkilerin avantajlarını en üst düzeye çıkaracak şekilde optimize edilmeli ve bu bitkilerin işlevselliği artırılmalıdır. Bu yaklaşım, hem ekonomik hem de çevresel açıdan sürdürülebilir ve estetik bir peyzaj tasarımı sağlayacaktır (Xiaonan, 2020).
Yerel bitkilerin kullanımı, doğa ile insan arasındaki dengenin yeniden sağlanmasına da katkıda bulunur (Dee, 2001). Ağaç, çalı ve yer örtücü gibi farklı bitki katmanlarından oluşan doğal bitkilendirme kompozisyonları, estetik, işlevsel ve ekolojik açıdan sürdürülebilir peyzajlar yaratılmasını mümkün kılar (Sarı ve Karaşah, 2018). Estetik açıdan hoş olarak algılanan doğal peyzajlar, ekolojik önemleri doğrudan fark edilmese bile, sıradan veya estetik açıdan kötü olarak algılanan peyzajlara kıyasla daha fazla beğenilme ve korunma potansiyeline sahiptir (Gobster vd., 2007). Özellikle biyolojik çeşitliliği yüksek yerel bitkilerden oluşan doğal peyzajların estetik değerleri de son derece yüksektir (Wallace, 2007). Egzotik bitkiler yerine doğal bitki türlerinin tercih edilmesi, alanın doğal formlarını yansıtarak, mekâna aitlik hissi uyandırır. Böylece kentleşmenin getirdiği baskılardan uzaklaşmayı sağlayan daha doğal görünümlü alanlar yaratma fırsatı sunulmaktadır (Kaya vd., 2022).
Doğal ortamlarda türlerin dağılımını belirleyen temel faktörler, iklimsel koşullar ve habitat tercihleridir. Açık alanlarda yaşamaya adapte olmuş türler, düşük nem seviyeleri, yüksek radyasyon ve besin açısından fakir topraklara uyum sağlama konusunda üstün bir yetenek sergilemektedir (Farrel vd., 2022). Bu tür stresli çevresel koşullara uyum sağlama kapasitesi, genellikle erken dönem veya öncü türlerin sahip olduğu özelliklerle ilişkilidir. Öncü türler, yüksek büyüme oranlarına sahip olmalarına rağmen genellikle kısa ömürlüdür. Ancak bu özellikler, kentsel ortamlarda öncü türleri değerli hale getirmektedir (Sjöman vd., 2017).
Alt tabakalarda düşük ışık seviyeleri birçok tür için bir zorluk teşkil ederken, bu koşullar ağaçlar için bazı avantajlar sunmaktadır. Düşük ışık ortamında yabancı otlarla rekabet azalır, aşırı sıcaklıklardan korunma sağlanır ve toprak nemi daha uzun süre korunur. Bunun yanı sıra, bu ortamlar daha verimli topraklardan yararlanma ve barınak sağlama açısından avantajlıdır (Binklet & Fisher, 2019). Buna karşılık, bol ışıklı açık alanlarda başarılı olan türler, gölgeli ve kapalı alanlarda genellikle dezavantaj yaşar. Benzer şekilde, kapalı ortamlara adapte olmuş türler de açık alanlarda zorluk çekebilir. Türlerin belirli ortamlardaki başarılarını etkileyen özellikler, genellikle farklı ortamlara uyum sağlama yetenekleriyle dengelenir (Sjöman vd., 2016).
Bazı ağaç türlerinin geniş bir coğrafi ve iklimsel yayılım göstermesi, genetik adaptasyonlar ve yerel performans farklılıkları açısından önemli çıkarımlar sağlamaktadır. Örneğin, Adi Huş Ağacı (Betula pendula), Akdeniz, ılıman ve boreal bölgelerde okyanus ve kıta iklimlerinde doğal olarak yayılım göstermektedir. Ancak, güney popülasyonlarının geç donlara karşı savunmasız oluşu, bu popülasyonların kuzey bölgelerde dikiminde risk teşkil etmektedir. Benzer şekilde, Çınar Yapraklı Akçaağaç'ın (Acer platanoides) güney ekotipleri, kuzey popülasyonlarına kıyasla don çatlaklarına daha yatkındır (Sjöman vd., 2017). Bu durum, ağaç ekotiplerinin genetik adaptasyonlarının dikim sahasındaki iklim koşullarına uygunluğunun kritik önemini vurgulamaktadır (Başaran & Eroğlu, 2023).
Geçirimsiz yüzeylerin yoğun olduğu kentsel alanlar, doğadaki süksesyonun erken evrelerini temsil eden sınırlı toprak hacmine sahip, sıcak ve güneye bakan yamaçlara benzer özellikler taşır. Bu nedenle, bu tür alanlar için seçilecek ağaç türlerinin benzer doğal koşullarda gelişme yeteneği göstermesi gerekmektedir (Sjöman vd., 2017). Karaçam (Pinus nigra), Sapsız Meşe (Quercus petraea), Mahlep (Prunus mahaleb) ve İğde (Elaeagnus angustifolia) gibi türler, bu zorlu koşullara doğal olarak adapte olmuş ve etkili stratejiler geliştirmiştir (Slater & Chalmers, 2022).
Kayalık yamaçlar gibi zorlu ortamlarda bazı ağaç türleri uzun vadede sağlıklı bir gelişim göstermektedir. Kentsel alanlarda tamamen güneşe maruz kalan, yüksek buharlaşma oranlarına sahip açık ve düşük nemli bölgeler için Macar Meşesi (Quercus frainetto), Saçlı Meşe (Quercus cerris), Ginkgo (Ginkgo biloba), Çitlembik (Celtis australis) ve Ova Akçaağacı (Acer campestre) gibi öncü türler uygun birer seçenek olabilir (Orlandi vd., 2017). Gölgeye maruz kalan alanlarda ise, geç süksesyon aşamalarına adapte olmuş türler daha iyi bir seçimdir. Bu türler arasında Kayacık (Ostryaspp.), Gürgen (Carpinus spp.), Karaağaç (Ulmus spp.) ve Gümüşi Ihlamur (Tilia tomentosa) yer almaktadır. Bu türler, düşük toprak kalitesi, serin ve nemli ortam koşullarına uyum sağlama kapasiteleriyle öne çıkmaktadır (Sjöman vd., 2017).
Rüzgâr perdeleri oluştururken, serin orman ekosistemlerine ait öncü türler tercih edilebilir. Gümüşi akçaağaç (Acer saccharinum), kavak (Populus spp.), söğüt türleri (Salix spp.), adi huş (Betula pendula), kızılağaç (Alnus spp.) ve iğde (Elaeagnus angustifolia) gibi türler, hızlı büyüme stratejileriyle rüzgârın etkilerini hafifletmede etkili bir rol oynarlar (Núñez-Florez vd., 2019).
Kentsel ortamlarda yeşil altyapının başarısı, yapılı çevre ile bitki örtüsü arasındaki etkileşime bağlıdır. Işık koşulları, ağaçların dikildiği alanlardaki binalar ve diğer unsurlarla doğrudan etkilenir. Gölgelik alanlar, orman kanopisine ulaşan ışığın yalnızca %0,25'ini alabilir (Hirons & Thomas, 2018). Bu nedenle, ışığa karşı yaprak ve fotosentetik tepkiler, türlerin dikey konumlarına göre farklılık göstermektedir (Başaran & Eroğlu, 2023). Gölgelik ortamlarda hayatta kalabilen türler, geniş bir ışık aralığına uyum sağlama kapasitesine sahipken, alt örtü türleri yüksek ışık yoğunluklarından olumsuz etkilenebilir. Bu türler, düşük ışık koşullarında etkili fotosentez yapma yetenekleriyle öne çıkar.
Kentsel ortamlarda ağaç seçiminde dikkate alınması gereken diğer önemli bir faktör su mevcudiyetidir. Su, ağaçların fizyolojik süreçlerini doğrudan etkileyen temel bir unsurdur. Özellikle kentsel alanlarda, kök kaybı, küçük toprak hacimleri ve geçirimsiz yüzeyler gibi faktörler kuraklık stresini artırmaktadır. Yüksek hava sıcaklıkları, düşük atmosferik nem ve trafik kaynaklı türbülanslı hava akımları, ağaçların su ihtiyacını artırmaktadır. Bu nedenle, asfalt ve cadde çevresinde yetiştirilecek ağaçların kuraklık stresine karşı yüksek tolerans göstermesi gerekmektedir. Kuraklık stresine bağlı olarak ortaya çıkabilecek kritik eşikler, yaprak turgor kaybı ve ksilem embolisi gibi ölçülebilir özellikler üzerinden değerlendirilebilir (Hirons & Thomas, 2018).
Deniz kıyısında bulunan kentsel alanlarda, tuza karşı tolerans, ağaçların hayatta kalabilmesi için kritik bir faktördür. Benzer şekilde, kış aylarında yollar ve asfalt yüzeylere buz çözücü tuzların uygulanması, toprak tuzluluğunu artırarak ağaçların su erişimini zorlaştırabilir. Bu durum, tuza karşı duyarlı türlerin su stresine maruz kalmasına yol açabilir (Costello, 2003). Bu nedenle, bitkilendirme çalışmalarında tuza dayanıklı türlerin seçimi önem taşımaktadır.
Kentsel ortamlarda hava kirliliği, bitki gelişimi üzerinde belirgin olumsuz etkilere sahiptir. Karbon monoksit (CO), azot oksitleri (NO₂), kükürt dioksit (SO₂), ozon (O₃), partikül maddeler (PM) ve uçucu organik bileşikler (VOC) gibi kirleticiler, özellikle yoğun sanayi bölgeleri ve ulaşım koridorlarında tür seçimini kritik hale getirmektedir (Yücedağ & Kaya, 2016).
Sonuç olarak, yerel bitki türleri, peyzaj tasarımında ekolojik, estetik ve ekonomik değer açısından dikkate değer bir potansiyele sahiptir. Bu türler, bulundukları bölgenin doğal dokusuyla uyum sağladıkları için mekâna otantik bir karakter kazandırmaktadır. Çiçeklenme dönemlerinde sergiledikleri renk çeşitliliği, yaprak şekilleri ve dokuları ile farklı mevsimlerde sundukları görsel değişiklikler, peyzajlara estetik bir zenginlik katmaktadır. Ayrıca, yerel türlerin doğal adaptasyonları sayesinde peyzajın sürdürülebilirliği artarken, bakım ihtiyaçları da önemli ölçüde azalmaktadır. Yerel bitkilerin peyzajda kullanımı, yalnızca çevresel uyum sağlamakla kalmaz, aynı zamanda kültürel ve doğal mirası yansıtarak tasarımlara derinlik ve anlam kazandırır.
KAYNAKLAR
Akbari, H., Pomerantz, M., & Taha, H. (2001). Cool surfaces and shade trees to reduce energy use and improve air quality in urban areas. Solar Energy, 70(3), 295-310. https://doi.org/10.1016/S0038-092X(00)00089-X
Basaran N., Eroğlu. E., (2023). Addressing Ecosystem Regulation Services at the Plant Level in Cities. Developments in the Field of Agriculture, Forestry and Aquaculture 1, 10-30
Binkley, D., & Fisher, R. F. (2019). Ecology and management of forest soils. John Wiley & Sons.
Bowler, D. E., Buyung-Ali, L., Knight, T. M., & Pullin, A. S. (2010). Urban greening to cool towns and cities: A systematic review of the empirical evidence. Landscape and Urban Planning, 97(3), 147-155. https://doi.org/10.1016/j.landurbplan.2010.05.006
Costello, L. R. (2003). Abiotic disorders of landscape plants: A diagnostic guide (Vol. 3420). UCANR Publications.
Dee C (2001) Form and fabric in landscape architecture. Spon Press, London.
Dobbs, C., Escobedo, F. J., & Zipperer, W. C. (2011). A framework for developing urban forest ecosystem services and goods indicators. Landscape and Urban Planning, 99(3-4), 196-206. https://doi.org/10.1016/j.landurbplan.2010.11.004
Doğan, T.G., Eroğlu, E. (2024). The Use Of Plants As Desıgn Elements In The Creatıon Of Sustaınable Envıronments. In: Scientific Approaches in Landscape Architecture. E.E.Altay, Z.P. Batman (Eds.), pp. 143-171. Livre De Lyon Publisher.
Dudrick, R., Hoffman, M., Antoine, J., Austin, K., Bedoya, L., Clark, S., Dean, H., Medina, A., Gotsch, S.G. (2024). Do plants matter?: Determining what drives variation in urban rain garden performance, Ecological Engineering. 201. https://doi.org/10.1016/j.ecoleng.2024.107208.
Farrell, C., Livesley, S. J., Arndt, S. K., Beaumont, L., Burley, H., Ellsworth, D., ... & Leishman, M. (2022). Can we integrate ecological approaches to improve plant selection for green infrastructure?. Urban Forestry & Urban Greening, 76, 127732. MacDonald, M.. (2003). The role of corridors in biodiversity conservation in production forest landscapes: A literature review. Tasforests. 14.
Gobster, P.H., Nassauer, J.I., Daniel, T.C., Fry, G., 2007. The shared landscape: what does aesthetics have to do with ecology? Landscape Ecology 22, 959-972.
Hirons, A., & Thomas, P. A. (2018). Applied tree biology. John Wiley & Sons.
Kaya, S., Eroğlu, E., Başaran, N., Ayteğin, A., & Dönmez, A.H. 2022. Doğal Alanlarda Bulunan Bazı Bitki Türlerinin Peyzaj Tasarım Elemanları Açısından Değerlendirilmesi. Ziraat, Orman ve Su Ürünleri Alanında Yeni Trendler, Platanus Publishing, 545-555.
MacDonald, M.. (2003). The role of corridors in biodiversity conservation in production forest landscapes: A literature review. Tasforests. 14.
McPherson, E. G., Nowak, D. J., & Rowntree, R. A. (1997). Quantifying urban forest structure, function, and value: The Chicago Urban Forest Climate Project. Urban Ecosystems, 1(1), 49-61. https://doi.org/10.1023/A:1014350822458
Nowak, D. J., & Dwyer, J. F. (2007). Understanding the benefits and costs of urban forest ecosystems. In J. E. Kuser (Ed.), Urban and community forestry in the northeast (2nd ed., pp. 25-46). Springer. https://doi.org/10.1007/978-1-4020-4289-8
Núñez-Florez, R., Pérez-Gómez, U., & Fernández-Méndez, F. (2019). Functional diversity criteria for selecting urban trees. Urban Forestry & Urban Greening, 38, 251-266.
Orlandini, S., Vanos, J. K., Matzarakis, A., Massetti, L., & Petralli, M. (2017). Urban forestry and microclimate. In Routledge Handbook of Urban Forestry (pp. 96-111). Routledge.
Sarı D, Karaşah B (2018) Bitkilendirme tasarımı öğeleri, ilkeleri ve yaklaşımlarının peyzaj tasarımı uygulamalarında tercih edilirliği üzerine bir araştırma. MEGARON, 13(3): 470-479.
Sjöman, H., Morgenroth, J., Sjöman, J. D., Sæbø, A., & Kowarik, I. (2016). Diversification of the urban forest-Can we afford to exclude exotic tree species?. Urban Forestry & Urban Greening, 18, 237-241.
Slater, D., & Chalmers, R. (2022). Factors affecting the design coordination of trees and underground utilities in new developments in the UK. Arboricultural Journal, 44(1), 42-63.
Todorova, A., Asakawa, S., & Aikoh, T. (2004). Preferences for and attitudes towards street flowers and trees in Sapporo, Japan. Landscape and urban planning, 69(4), 403-416.
Yücedağ, C., & Kaya, L. G. (2016). Hava kirleticilerin bitkilere etkileri. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 7(1), 67-74.
Wallace, K.J., 2007. Classification of ecosystem services: problems and solutions. Biological Conservation 139, 235-246.
Wu, X. (2020, May). Analysis and Discussion on the Application of Landscape Plant Configuration in Landscape Design. In IOP Conference Series: Earth and Environmental Science (Vol. 508, No. 1, p. 012106). IOP Publishing.