
8 Ağustos 2017 Salı
YAZAR'A AİT DİĞER YAZILAR |
Çim Alanlarında Su Kullanımı Nasıl Optimize Edilir? 6 Şubat 2024 Salı |
Doç.Dr. Songül Sever Mutlu
Peyzaj Mimarlığı Bölümü
Akdeniz Üniversitesi
Çim alanlar günümüz yeşil alanlarının vazgeçilmez yüzey elemanlarıdır. Peyzaj düzenlemelerinde kullanılan bütün bitkisel materyaller göz önüne alındığında, çim bitkilerinin en yaygın kullanılan süs bitkisi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çim bitkilerinin kullanımı ile sağlanan estetik ve fonksiyonel faydalar ve gerekse çevreye sağladıkları faydaları göz önüne alındığında bu sonuca şaşırmamak gerekir. Bulundukları alanı mükemmel bir şekilde kaplayan çim alanlar oluşturdukları yoğun ve derin kök sistemleriyle erozyonu etkili bir şekilde önlerken, homojen görüntü ve çekici yeşil renkleriyle de peyzajın güzelliğini ve dolayısıyla ekonomik değerini arttırmaktadırlar. Estetik olarak sağladıkları katkıları yanında çim alanlar golf, futbol ve diğer spor sahaları için doğal, rahat, güvenli, dayanıklı ve mükemmel bir oyun zemini sağlamaktadırlar.
Ülkemizde genel olarak peyzaj alanlarındaki çim sahalarının tesis ve bakımının hep ikinci planda kaldığını ve çim örtüsünün bir süre sonra homojenliğini kaybederek yabani otların, hastalıkların baskısıyla ve yer yer kelleşerek zaman içinde alandan yok olduğunu gözlemleriz. Oysaki tekniğine uygun olarak ve doğru tür ve çim çeşitleri kullanılarak tesis edilmiş çim sahalar uygun gübreleme, biçim ve sulama gibi bakım programı altında güçlü çim örtüsü oluşturmak suretiyle kalitelerini uzun yıllar koruyarak kendilerinden beklenen estetik ve fonksiyonel faydaları sağlayabilirler.
Çim Alanların Gübrelenmesi
Nasılki bizler sağlığımız için belli vitamin ve minerallere gereksinim duyuyorsak, çim bitkileride sağlıklı bir büyüme ve gelişme için belirli besin elementlerine ihtiyaç duyarlar. Bitki besin maddelerinin kaynağı topraktaki organik madde ve minerallerin parçalanıp çözünmesi ve uygulanan ticari gübrelerin birikimidir. Kaliteli ve sağlıklı çim alanlar oluşturmak adına gübrelemenin ne kadar önemli olduğunu bilmeyen yoktur. Ancak sorular işte bu noktada başlar; hangi gübre, ne zaman, hangi dozda ve nasıl uygulanmalı? Bu sorulara en doğru cevapları içeren gübreleme yapılmadığı takdirde çim bitkilerinin kalite ve gelişimini olumsuz yönde etkileyebileceğimiz gibi çevreye zarar verme olasılığımızda mevcuttur. Özellikle yanlış teknik ve aşırı uygulama dozları ile gübrelerin hem yüzey sularına hemde topraktan yıkanarak yer altı su kaynaklarına karışması mümkündür.
Çim bitkilerinin saçak kök yapısı besin elementlerinin alımı açısından idealdir. Besin elementleri ise bitkilerin bolca gereksinim duyduğu "makro" (örneğin, azot, fosfor, potasyum, kalsiyum, mağnezyum) ve daha az miktarlarda gereksinim duydukları "mikro" besin elementleri (örneğin, demir, bakır, çinko, manganez) olarak iki sınıfa ayrılmaktadır. Azot, potasyum ve fosfor makro besin elementleri içinde çim bitkileri tarafından miktarca en çok ihtiyaç duyulan temel bitki besin elementleridirler. Mikro besin elementleri içinde ise demir çim gübreleme programlarına en sık eklenen elementtir. Ancak golf sahaları (özellikle green bölgesi) veya futbol sahaları gibi yüksek oranda kum içeren atletik sahalarda ve yüksek pH seviyesine (aşırı alkali) sahip topraklarda yetişen çim bitkilerinin gübreleme programlarına bakır, çinko, manganez gibi diğer mikro besin elementlerinin ve makro besin elementi Mağnezyumun eklenmesi tavsiye edilebilir.
Çim alanlar için uygun bir gübreleme programı oluşturmanın başlangıç noktası toprak analizinin yaptırılmasıdır. Toprak analizi çim alan tesis edilmeden önce hazırlık aşamasında yaptrılmalı sonrasında ise her 3 yılda bir tekrar ettirilmelidir. Özellikle toprak pH düzeyinin ayarlanması, fosfor, potasyum ve diğer besin elementlerine ihtiyaç olup olmadığı ve uygulama miktarlarının belirlenmesi bakımından analiz sonuçları önemli bilgiler içerir. Optimum büyüme ve gelişme için çim bitkileri yetişme ortamının pH seviyesi 6-7, fosfor içeriği 21-40 ppm ve Potasyum içeriği ise 100-200 ppm aralığında tutulmaldır. Fosfor ve potasyum seviyesi belirtilen değerlerin altında bulunması durumunda gübreleme yapılmaldır.
Azot (N) ve Azotlu Gübreler
Azot çim bitkilerinde sürgün ve kök büyümesini, sürgün sıklığı ve rengini, hastalık ve zararlılar ile diğer stres koşullarına dayanımı etkileyen çok önemli bir element olduğundan topraktaki azot miktarının düzenli aralıklarla takviyesi şarttır. En yüksek oranda ihtiyaç duyulan ve büyüme ve gelişme için anahtar konumundaki besin elementi olduğundan çim alanların gübreleme programları azotlu gübreler üzerine inşa edilirler. Noksanlığı kadar aşırı kullanımıda olumsuz sonuçlar doğurur. Aşırı miktarda veya zamansız yapılan azot uygulamaları zayıf ve oldukça yüzlek köke sahip çim örtüsünün oluşmasına yol açar. Kök sistemi güçlü olmayan çimlerin ise çeşitli stress koşullarına toleransları oldukça zayıftır. Bu bakımdan kullanılan miktar ve uygulama zamanı iyi ayarlamalıdır. Azot noksanlığının tipik belirtileri sürgün büyümesinin durması, kardeşlenmenin azalması ve çim renginin açık sarı yeşile dönmesi ile ortaya çıkar.
Temelde iki tip azotlu gübre formu vardır. Suda çözünen (hızlı salınan azot) ve suda çözünmeyen (yavaş salınan -bitki tarafından yavaş alınan) azotlu gübreler. Suda çözünen azotlu gübreler bitki tarafından hızla alınabilen azot sağlarlar ve çimlerde tepkisini bir kaç gün gibi kısa süre içerisinde görmek mümkündür. Amonyum sülfat (% 21 N), amonyum nitrat (%33 N) ve Üre (% 46 N) yeşil alanlarda çok yaygın kullanılan suda çözünen/ hızlı salınan gübrelere örnek olarak verilebilirler. Bu gübrelerin toprakta kalıcılıkları yaklaşık üç-dört hafta sürebilir ancak uygulama sonrası yoğun yağış veya aşırı sulama olması durumunda kolayca yıkanıp kısa sürede topraktan uzaklaşabilirler. Yavaş salınan gübreler ise toprakta parçalanması ve bitki tarafından alınması çok daha kompleks işlemlere (toprak sıcaklığı, mikroorganizma faliyeti vb) bağlı olduğundan bitkide tepkisi daha yavaş gelişir. Ancak bitkiye ihtiyacı olan elementleri dengeli olarak verir ve toprakta kalıcılıkları oldukça uzundur (yaklaşık 10 hafta veya daha fazla). Üreformaldehit ( % 38 N) ve Sülfür kaplı üre (%32 N) çim alanlarda yaygın kullanılan yavaş salınımlı gübrelere örnek olarak verilebilir. Hızlı salınan gübreler çok daha ucuzdur ve yaygın kullanılırlar ancak yanlış uygulanmaları halinde (örneğin yüksek doz) çimleri yakma olasılıkları oldukça yüksektir. Yavaş salınımlı gübreler ise suda çözünme oranları düşük olduğundan topraktan yıkanarak kaybolmazlar ve yanlış uygulanmaları durumunda bile çimleri yakma olasılıkları çok nadirdir. Piyasada hem yavaş hemde hızlı salınan azot formunun ikisini beraberce içeren çim gübrelerini bulmak mümkündür. Bunlar her iki gübrenin avantajlarını bir araya getirip dezavantajlarını ise azaltarak oldukça etkili çim gübresi olma potansiyeli gösterirler. Ayrıca suda çözünmeyen gübreler grubu altına koyabileceğimiz bir başka azot kaynağı ise Milorganit gibi (%6 N) doğal organik gübrelerdir. Bu gübreler düşük oranda azot içerirler, çimi yakma potansiyelleri düşüktür ancak büyük bir kısmı etkinliklerini göstermek için belirli bir sıcaklığa gereksinim gösterirler.
Çim Alanlara Uygulanması Gereken Azot Miktarı
Kullanılan çim türü ve kullanım amacı dolayısıyla beklenen çim kalitesi, çevresel koşullar, toprak yapısı ve çim biçim ürünlerinin/artıklarının alandan toplanma durumu gibi pek çok faktör çim alanlara uygulanacak toplam azot miktarını etkilemektedir.
Kullanılan çim türü: Azot kullanma etkinliği ve büyüme hızı farklılıklarından dolayı çim türlerinin toplam azot gereksinimleri farklıdır. Örneğin zoysia japonica, buchloe dactyloides ve festuca ovina gibi çim türleri oldukça düşük miktardaki azot uygulaması altında, poa pratensis ve lolium perenne gibi çim türlerinden çok daha iyi performans gösterirler.
Çim alandan beklenen kalitenin seviyesi/ kullanım amacı: Aşırı trafik alan ve yoğun bakım uygulanan (kısa ve sık aralıklarla biçim ve daha fazla sulama vb), sık dokulu, gösterişli, yüksek çim kalitesinin arandığı bir çim saha (örneğin futbol sahaları) az bakım uygulanan, daha seyrek dokulu ve düşük kaliteli bir ev bahçesinden daha fazla azota ihtiyaç duyar. Örneğin Antalya koşullarında, kumlu tekstüre sahip bir zeminde hibrit bermuda çimi ile tesis edilen bir futbol sahasına bir yıl boyunca verilecek toplam azot miktarı 60 gN/m2 olabilir. Öte yandan aynı lokasyonda zoysia japonica ile tesis edilmiş bir ev bahçesi için yıllık sadece 5-10 g /m2 azot yeterli olabilmektedir. Benzer şekilde Ankara koşullarında festuca arundinacae kullanılarak tesis edilmiş az bakım isteyen bir ev bahçesi için yıllık 5 gr/m2 azot yeterli olabilir. Bunun yanında aynı lokasyonda poa pratensis, lolium perenne içeren çim karışımı ile tesis edilmiş bir futbol sahası için azot oranı yıllık 40 g/m2 ye çıkarılabilir. Unutulmaması gereken nokta daha fazla azot uygulaması daha fazla miktarda biçim ve sulama demektir.
Vejatasyon süresi: Çim bitkilerinin aktif gelişme gösterdiği büyüme sezonu uzadıkça ihtiyaç duyulan azot miktarıda artmaktadır. Örneğin Antalya koşullarında çim bitkilerinin büyüme sezonu (ortalama 10 ay) Ankaradan (ortalama 6-7 ay) çok daha uzun olduğundan, benzer çim kalitesini sürdürmek için Antalyada tesis edilen bir yeşil alana yıllık toplamda daha fazla miktarda azotlu gübreleme yapmak gerekir.
Çevresel koşullar: Düzenli yağış alan/sulanan bir çim alana verilmesi gereken yıllık azot miktarı, kurak koşullar altındaki çok az sulanan veya sulanamayan bir çim alandan çok daha fazladır. Gölge koşullara sahip bir ev bahçesindeki çim alan, tam gün güneşlenen bir çim alandan çok daha az miktarda genellikle % 50 oranında azaltılmış azotlu gübrelemeye ihtiyaç duyar.
Toprak yapısı: Toprak tekstürü ve pH derecesi uygulanacak azot, fosfor ve potasyum miktarı üzerinde büyük etkiye sahiptir. Yıkanma oranının fazla olduğu kumlu bir toprak üzerinde tesis edilen bir çim saha, killi-tınlı bünyeye sahip bir çim alandan daha fazla miktarda azotlu gübrelemeye ihtiyaç duyar.
Çim biçim artıklarının toplanma durumu: Her defasından biçim ile alandan uzaklaştırılan çim biçim artıkları başta azot olmak üzere fosfor ve potasyum gibi besin elementleri açısından önemli bir kaynaktırlar ve alana geri verilirse yıllık gübre ihtiyacını önemli ölçüde azaltırlar. Yapılan araştırmalar düzenli olarak biçilen çim alanlarda kesilen çim biçim artıklarının toplanmayarak alana karıştırılmasıyla yıllık uygulanacak azot miktarında % 25 oranında tasarruf sağlandığını ortaya koymuştur.
Yeni tesis edilecek çim alanlara ekim-dikim öncesi düşük oranda azot ancak yüksek oranda fosfor ve potasyum içeren gübrelerden biri kullanılarak m2 ye 5 gr net azot düşürecek şekilde gübreleme yapılabilir. Verilen bu gübre ekim öncesi toprağın 10-15 cm derinliğine karıştırılmalıdır. Daha sonra ise yıllık toplam verilmesi planlanan azot miktarı 5g/m2 veya daha düşük dozlara bölünerek bir kaç defada verilmelidir.
Fosfor (P) ve Fosforlu Gübreler
Bitki dokularında enerji transferini sağlayan adenosintrifosfat (ATP) formunda temel görev alan fosfor başta çimlenme, yeni kök ve sürgünlerin oluşturulması olmak üzere enerji gerektiren tüm büyüme ve gelişme süreçleri için gereklidir. Çim bitkileri azot ve potasyuma bakarak fosfora daha az gereksinim duymaktadır. Çim bitkilerinin çimlenmesi, köklenmesi ve kardeşlenmesinde kritik rol oynadığından özellikle yeni tesis edilecek çim alanlar için oldukça önem taşır ve ekim öncesi toprağa fosfor içeren gübrelerin takviyesi şarttır. Ticari gübrelerin içinde fosfat (P2O5) olarak bulunur. Azotlu gübrelerin tersine, çim alanlara verilecek fosfor miktarı daima toprak testi sonuçlarına göre hesaplanmalıdır. Topraktaki fosfor miktarı 5 ppmin altına düştüğünde çimler yapılan gübrelemeye olumlu tepki vermektedir. Öte yandan toprak testi yaptırılmadan yoğun miktarda verilen fosforlu gübreler bu elementin toprakta aşırı şekilde birikimine neden olabilir. Toprakta biriken aşırı fosfor ise başta demir olmak üzere diğer bazı mikro besin elementlerinin kökler tarafından alımını engelleyerek bitkide noksanlıklarının görülmesine sebep olabilir. Fosfor toprakta oldukça immobile (hareketsiz ) olduğundan verilen fosforlu gübrenin kök bölgesine ulaştırılması için uygulanma şekli önemlidir. Bu bakımdan fosfor noksanlığı görülen çim alanlarda gübre uygulaması, toprak havalandırma işlemi sonrası açılan deliklere yapılmak suretiyle fosforun kök bölgesine ulaşması temin edilmelidir. Amonyum fosfat, kalsiyum ve kükürt içeren Süper fosfat ve triple süper fosfat çim alanlarda en yaygın kullanılan fosforlu gübrelerdendir. Eğer toprak analizi yaptırılamamış ise yıllık alana verilecek fosfor miktarı toplam azot miktarının ¼ ü (4:1 N:P) oranında olabilir.
Potasyum (K) ve Potasyumlu Gübreler
Genç çim bitkilerinin yapısında bolca bulunan potasyum suyun alımı ve ozmatik basıncın dengelenmesi için oldukça önemlidir. Çim alanlarda azottan sonra en çok kullanılan besin elementidir. Çim alanların kuraklığa, yüksek sıcaklığa, hastalıklara ve basılıp ezilmeye karşı dayanımlarını arttırmak için oldukça elzemdir. Potasyum çim bitkilerinin düşük sıcaklıklara olan toleransınıda arttırmaktadır. Bu nedenle serin iklim bölgelerindeki çim alanlara sonbaharda yüksek oranlarda potasyum içeren gübreler verilerek kış dayanımlarını arttırmak yaygın bir uygulamadır. Potasyum gübrelerin içinde potas (K20) olarak formüle edilmektedir. Yıllık verilecek toplam potasyum miktarı toprak testi sonuçlarına göre belirlenir. Eğer toprak analizi yaptırılamamış ise alana verilecek toplam azot miktarının ½ si oranında potasyum (2:1 N:K) uygulanabilir. Örneğin tınlı toprak yapısında ve 1000 m2 çim alana sahip bir ev bahçesine yıllık toplam 20 kg azot, 10 kg potasyum ve 5 kg fosfor verilebilir. Eğer yetiştirme ortamı kumlu yapıya sahip ise verilen potasyum miktarı azot miktarına eşit olacak şekilde arttırılarak 20 kg (N:K oranı 1:1 şeklinde) uygulanabilir. Benzer şekilde çim bitkilerinin kuraklık, basılma ve çiğnenmeye karşı dayanımmlarını ve soğuk toleranslarını arttırmak hedefleniyorsa veya çim biçim artıkları yüzeyde bırakılmak yerine alandan toplanıyorsa da uygulanacak potasyum miktarı arttırılabilir. Potasyum sülfat çim alanlarda yaygın kullanılan bir potasyumlu gübredir. Azot kadar olmasada potasyumda topraktan yıkanmaya meyillidir. Yavaş salınımlı polimer kaplı potasyumlu gübrelerde çim alanlarda kullanımaktadır.
Mağnezyum (Mg)
Mağnezyum klorofil molekülünün temel bileşenlerinden biri olarak çim bitkilerinde yeşil rengin ve büyümenin devamlılığı açısından önemli bir diğer makro besin elementidir. Ayrıca posforun bitkide taşınmasında görev aldığından, fosforun kullanımınıda etkiler. Ancak azot, fosfor yada potasyum kadar yüksek miktarlarda ihtiyaç duyulmaz. Mg noksanlığında çimler soluk yeşil bir renk alır ve sürgün büyümesi yavaşlar. Aşırı eksikliğinde yaşlı yapraklar tümden sararır ve nekrozlar görülür. Mağnezyum noksanlığı özellikle yüksek oranda kum içeren çim alanlarda (golf ve futbol sahaları) görülebilir. Noksanlık belirtileri bitkide Mg oranı % 0.4ün altına düştüğünde görülmeye başlar. Bu bakımdan özellikle kumlu yapıda ve yoğun trafik alan sahalarda azot, fosfor ve potasyum elementlerine ek olarak Mağnezyumun gübreleme programına dahil edilmesi tavsiye edilir.
Demir (Fe)
Demir çim bitkilerinde klorofil sentezi için gereklidir ve pek çok enzimin temel bileşenlerindendir. Bu nedenle bitkinin alabildiği demir miktarı çim rengini direkt olarak etkilemektedir. Demir çim alanlarda noksanlığı en fazla görülen mikro besin elementidir. Özellikle alkali karakterde (toprak pHnın 7.0 veya daha yüksek olması), aşırı nemli ve fosfor içeriği çok yüksek olan topraklarda demir eksikliği nedeniyle yaprakların sarımsı bir renk almasıyla tarif edebileceğimiz demir klorozu yaygın görülen bir durumdur . Özellikle poa pratensis, Cynodon dactylon ve zoysia japonica türlerinde bu durum çok sık görülürken, festuca arundinaceae gibi bazı türler demir klorozuna karşı daha dayanıklıdırlar. Alkali topraklardaki demir kolayca çözülemeyen kompleks formlara dönüştüğü için bitki kökleri tarafından alımı engellenmektedir. Bu bakımdan alkali topraklarda kalıcı çözüm için öncelikle toprak pHnın düşürülmesi gerekir (örneğin kükürt uygulaması). Çim alanlara yapılan demir uygulaması rengin kısa sürede daha koyu yeşil ton almasıyla sonuçlanır. Çim bitkilerinde görülen demir eksikliği klorozunu azot eksikliği ile karıştırmamak gerekir. Demir noksanlığına bağlı oluşan klorozda çim yüzeylerde rastgele dağılmış yamalar şeklinde sararmalar görülürken azot eksikliğinde alanın bütününde uniform bir sararma görülür. Demir noksanlığı görülen bir alanda yapılacak azot uygulaması ise problemin daha da kötüleşmesine yol açabilir. Demir klorozunun düzeltilmesi için demir sülfat gübresi veya şelatlı demirler tercih edilebilir. Demir sülfat (% 20 Fe) demir noksanlığını hızlı bir şekilde gidermede daha yaygın olarak kullanılır. Bu amaçla her 1m2 çim alan için 0.6 -0.9 gram demir sülfat suda eritilmeli ve hazırlanan karışım bekletmeden yapraktan uygulanmalıdır. Uygulamadan itibaren 24-48 saat içinde çim tekrar yeşil rengini kazanır ve ancak etkisi kısa süre (bir kaç hafta) sonra geçer.
Gübrelerin doğru yorumlanması
Genel olarak satın aldığımız gübre ambalajları üzerinde besin elementlerinin (N-P-K) oransal değerleri ve kullanılan azot kaynağına ilişkin temel bilgiler yer alır. Gübrelerin üzerinde yer alan seri haldeki üç rakam sırasıyla yüzde olarak azot, fosfor (alınabilir P2O5) ve çözünebilir potasyum (K2O) miktarını simgeler. Örneğin ambalaj etiketinde 20-4-8 oranına sahip olan bir gübre % 20 oranında azot, % 4 oranında fosfor (alınabilir P2O5 )ve % 8 oranında Potasyum ( çözülebilir K2O) içeriyor demektir. Ayrıca gübre bu üç temel besin elementine ilaveten diğer besin elementlerinide içeriyorsa örneğin demir, mağnezyum vb. bunlarında yüzde olarak miktarı ambalaj üzerinde yer alır. İki veya daha fazla makro besin elementini içeren kompoze gübreler yanında sadece tek bir besin elementini içeren gübrelerde mevcuttur. Örneğin üre gübresi ( 46-0-0) sadece % 46 oranında azot içerir. Genel kullanıma sahip bu tür gübreler yanında çim alanlar için formüle edilmiş "çim gübreleri " de satılmaktadır. Çim gübrelerinin büyük bir kısmı yüksek oranda azot ve daha az oranlarda fosfor ve potasyum (Örneğin 20-5-10), Mg ve ayrıca demir başta olmak üzere önemli mikro besin elementlerinide içerirler. Öte yandan özellikle ‘tohum ekim öncesialana uygulamak için geliştirilmiş daha az azot fakat yüksek fosfor ve potasyum oranı içeren çim gübreleride (örneğin 5-20-20) geliştirilmiştir.
Uygun Gübreleme Zamanı ve Tekniği
Çim bitkilerinin verilen gübreden maksimum seviyede faydalanabilmesi için öncelikle sağlıklı bir kök sistemine sahip olması ve büyüme ve gelişmeye etkisi yönünden gübrenin uygun zamanda verilmesi şarttır. Kuraklık stresi altındaki çimlere ve ortalama hava sıcaklığının 35 oC ve üzerinde olduğu koşullarda çim alanlara gübre uygulamasından kesinlikle kaçınılmalıdır.
Genel olarak çim bitkilerinin aktif olarak büyüdükleri dönem en uygun gübreleme zamanıdır. Lolium perenne, Poa pratensis, Festuca arundinaceae, Festuca rubra, Festuca commutata gibi serin iklim çim bitkileri ilkbahar ve sonbaharda iyi bir büyüme ve gelişme gösterirler. Bu bakımdan serin iklim çim türleri belirtilen bu mevsim dilimlerinde gübrelenmeli ve tercihen yıllık verilmesi planlanan gübrenin çoğu sonbahar aylarına kaydırılmalıdır. Örneğin Ankara koşullarında lolium perenne ile tesis edilmiş bir ev bahçesinde yıllık 15 g /m2 olarak belirlenen azot ihtiyacını, Mayıs, Eylül ve Kasım olarak 3 doza bölebiliriz. Mayıs ve Eylül aylarında optimum sıcaklık koşullarında verilen azot sürgün sayısını arttırır , sağlıklı ve güçlü bir kök sisteminin oluşmasını teşvik eder. Kasım ayında (tercihen ilk yarısı) sürgün gelişiminin yavaşladığı ancak kök sisteminin hala aktif olduğu dönemde yapılacak ikinci bir gübrelemeyle bitkide karbonhidrat rezervlerinin birikimi sağlanır. Ayrıca Kasım ayında verilen azot miktarı kadar potasyum verilmesi (5 g m2) tavsiye edilir. Böylece çim bitkilerimiz kışa daha dayanıklı hale gelir ve ilkbaharda da erkenden yeşillenir. Serin iklim çim türlerini yaz aylarında (Temmuz- Ağustos) gübrelemekten ise özellikle kaçınılmalıdır. Çünkü serin iklim çim türleri 16-24 oC arasında optimum büyüme ve gelişme gösterirler ve sıcaklık ortalamaları 26 oC ve daha yüksek olduğu yaz aylarında ise strese girerler. Serin iklim çimlerine bu dönemde özelliklede hızlı salınan gübreler formunda yapılacak azotlu gübreler fungal hastalıkların görülme sıklığını arttırır, sürgün/kök gelişim dengesini bozar, bitkinin stres toleransını azaltır ve kalite oldukça düşer. Eğer bu dönemde azotlu gübre vermemiz gerekirse tercihen düşük dozda (2.5 g m2 ) ve mümkünse yavaş salınımlı azotlu gübrelerden biri tercih edilmelidir
Sıcak iklim çim bitkileri için ise en uygun gübreleme zamanı ise geç-ilkbahar ve yaz aylarıdır. Cynodon dactylon, Seashore paspalum, stenotaphrum secundatum, buchloe dactyloides, ve zoysia japonica türleri sıcak iklim çim türleridir ve Akdeniz iklim koşullarına sahip Ege ve Akdeniz sahil şeridinde kullanıma uygundurlar. Sıcak iklim çim türlerine İlkbaharda erken dönemde yapılacak azot uygulaması yabancı otların büyümelerini teşvik edeceğinden tavsiye edilmez. Geç sonbahar döneminde verilecek azotlu gübreler ise bu türlerinin kışa dayanımlarını düşüreceğinden önerilmez. Örneğin Antalya koşullarında zoysia japonica ile tesis edilmiş çim alanda toplamda yıllık 15 g m2 azot uygulanacak ise bu oran 3 doza bölünerek tercihen Mayıs, Haziran ve Ağustos aylarında verilebilir.
Gübreler granül halde katı veya sıvı yaprak gübreleri olarak farklı iki yöntemde uygulanabilir. Çim alanlarda granül formdaki katı gübrelerin alana serpilerek dağıltılması lazımdır. Homojen bir uygulama için uygulanacak toplam gübre miktarı ikiye bölünmeli ve yarısı kuzey-güney diğer yarısı ise doğu-batı yönünde atılmalıdır. Böylece atlanmış veya fazla gübrelenmiş bölgelerin olma ihtimali en aza indirilmiş olunur. Özellikle yaprak yanma riskini en aza indirmek için gübrelemenin hemen ardından sulama yapılarak gübrelerin çim yapraklarından toprağa yıkanması sağlanmalıdır.
Çim Alanlarda Hastalıklar ve Kontrolü
Çim alanlarda zaman içinde çeşitli patojenler ortaya çıkmakta ve çim bitkilerini enfekte ederek hastalıklara neden olabilmektedirler. Genel olarak herhangi bir hastalığın oluşması üç temel şartın beraberce sağlanmasına bağlıdır. Bunlar, mevcut çim türü veya çeşidinin o hastalığa dayanıksız olması, hastalığa neden olan patojenin ortamda mevcut olması ve bitkinin içinde yetiştiği çevresel koşulların (sıcaklık, nem vb) hastalığa neden olan patojenin gelişme ve yayılmasına uygun olması. Bu bakımdan kullanım amacımızıda gözönüne alarak bölgeye adaptasyonu en iyi olan mümkün ise yerli çim tür ve çeşitlerinin seçilmesi hastalıklardan sakınmada izlenecek en önemli adımdır. Ülkemizin kalkınma ve eğitim düzeyinin artması ve insanların çevre bilinçlenmesinde sağlanan kazanımlar ile farklı amaçlara hizmet eden yeşil alan miktarı her geçen gün artmaktadır. Yeşil alanların sağlıklı bir şekilde ve minimum masrafla sürdürülebilmesi açısından öncelikle genetik çeşitliliğinin kullanılarak yerel çeşitlerimizin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Çünkü yerli çim tür ve çeşitleri, bölgede yüzyıllardır var olan doğal genotipler kullanılarak geliştirildiğinden, özelliklede yarı kurak ve kurak iklimlerde kısıtlı bakım koşullarına (daha az su, gübre vb) daha iyi adapte olurlar ve daha az hastalık ve zararlı problemi yaşarlar. Halihazırda çim alanlarda kullanılan çim çeşitlerinin tamamı yabancı orijinlidir. Ancak son yıllarda çim ıslahında özellikle sıcak iklim çim türlerinde yürütülen ıslah çalışmaları ile ülkemiz koşullarına adapte olabilen yerli çim çeşitlerimizin geliştirilmesinde önemli aşamalar kaydedilmiştir. Ümit edilirki geliştirilen yerli bize ait çeşitlerin kullanımı ile yakın gelecekte ülke koşullarına daha iyi adapte olabilen böylece daha az kimyasal kullanılarak minumum masrafla sürdürülebilir ve çevreyle dost yeşil alanlar oluşturmak mümkün olabilecektir.
Adaptasyon kuşağına uygun olarak seçtiğimiz çim tür ve çeşidinin aynı zamanda kullanılacak alanın mikro ekolojik koşullarına, kullanım amacına (futbol , golf sahası veya ev bahçesi), uygulanacak bakım seviyesine ve beklenen kaliteyede uygun olmasına dikkat etmeliyiz. Örneğin seçtiğiniz çim türü uygulamanın yapılacağı adaptasyon kuşağına uygun olmasına rağmen alandaki yoğun gölge koşullarına dayanıksız ise strese girer ve patojenlerin saldırısına açık hale gelebilir. Bu duruma örnek olarak Akdeniz koşullarında gölge koşullara sahip bir ev bahçesinde bermuda çimi çeşitlerinin kullanımı verebiliriz. Bermuda çimi (Cynodon dactylon ve hibritleri ) sahil bölgelerimizde kullanım için uygun bir tür olmasına rağmen iyi bir büyüme ve gelişme için günlük en az 6 saat tam güneş istemesi nedeniyle gölge alanlarda kullanımı yanlış bir tercih olur. Yerine japon çimi (zoysia japonica) veya yengeç çimi ( Stenotaphrum secundatum) gibi gölge toleransı çok daha iyi diğer sıcak iklim çim türlerini tercih edebiliriz. Benzer şekilde yoğun trafik alacak bir alanda basılma ve çiğnmenmeye dayanımı iyi olmayan bir tür veya sulamanın kısıtlı yapılacağı bir çim alanda kurağa dayanıklı olmayan tür seçilmiş ise hastalık baskısı daha çok görülecektir. Ayrıca seçtiğimiz çim tür ve çeşitlerinin o bölgede yaygın olarak görülen hastalıklara dayanıklılık taşıyor olmasıda dikkat etmemiz gereken bir diğer önemli kriter olmalıdır. Çünkü dayanıklı bu tür veya çeşitler farklı mekanizmalar geliştirirek, patojen saldırısına rağmen yaşamlarını devam ettirebilirler. Çoğunlukla serin iklim çim türleri ( çayır salkım otu "poa pratensis", yumak türleri "festuca sp", ingiliz çimi "lolium perenne") yazın, sıcak iklim çim türleri (bermuda çimleri , Japon çimi, kıyı yalancıdarısı "paspalum vaginatum") ise geç sonbahar ve erken ilkbahar döneminde hastalıklara daha yatkın olurlar. Çünkü patojenler her zaman çimleri güçlü bir şekilde büyüyemedikleri ve stres altında oldukları dönemde enfekte ederler. Genel olarak serin iklim çeşitleri 16-24 oC, buna karşın sıcak iklim çim türleri en iyi büyüme ve gelişmeyi 27-30 oC aralarında gösterirler.
Hastalık Baskını Önleyecek Bakım İşlemleri
Çimlerin sağlıklı, güçlü bir şekilde büyümesine ve kendini yenileyebilmesine imkan verecek uygun gübreleme, sulama, havalandırma gibi bakım önlemlerini dikkatli bir şekilde uygulayarak hastalıkların oluşmasını önemli ölçüde engelleyebiliriz veya seyrini zayıflatabiliriz. Bu kapsamda dikkat etmemiz gereken önemli bakım uygulamaları kısaca aşağıdaki gibi özetleyebiliriz.
Sulama zamanı ve miktarı: Genel olarak çok az veya çok fazla sulama sağlıksız, yavaş büyüyen, patojenlerin saldırısına açık çim yüzeyler ile sonuçlanır. İyi bir yetişme ortamında mevcut gözeneklerin yarısının su diğer yarısının hava ile dolu olması beklenir. Aşırı sulanan çim alanlarda hava ile dolu olması gereken toprak gözeneklerinin tamamı su ile dolar. Sonuç olarak oksijen yetersizliğinden dolayı çim kökleri strese girer, zayıflar ve patojen saldırısına açık hale gelir. Hastalık baskısını minimize edecek en uygun sulama zamanı ise güneş doğmadan önce sabahın erken saatleridir. Böylece gün ortasında yapılacak sulamaya göre evaporasyonla su kaybı minumum olurken, çim yapraklarının ıslak kaldığı period ise kısaltılacaktır. Ayrıca sabah erken saatlerde yapılan sulama ile yapraklar üzerinde sabaha doğru oluşan çig tanelerinin yıkanmasıda sağlanarak hastalık baskısı azaltılabilecektir. Çünkü şekerler bakımından zengin olan çiğ damlaları patojenleri kendine çeker ve hastalık oluşma potansiyelini arttırır. Akşam saatlerinde yapılan sulama ise yaprakların uzun süre (bütün bir gece boyunca) ıslak kalmasına yol açar. Bütün bir akşam ve gece boyunca yapraklar üzerinde kalan su tabakası ise fungal patojenlerin çimlenmesi ve gelişmesi için mükemmel habitat oluşturur.
Gübreleme: Aşırı miktarda azot buna karşın yetersiz potasyum verilen alanlarda çim bitkileri sulu ve körpe (hücre duvarları daha ince) bir çim dokusu oluşturur. Bu koşullarda çim bitkisi patojen saldırısına karşı oldukça hassastır. Potasyum noksanlığı çimlerin stress toleransını azaltır ve hastalıklara yakalanma potansiyelini arttırır. Bu bakımdan verilen azot miktarının ortalama % 50si oranında potasyum içeren dengeli bir gübreleme fungal hastalıklara daha dayanıklı bir doku oluşturmak için oldukça önemlidir. Özellikle içeriğinde yaklaşık % 30 oranında yavaş salınımlı azot içeren ve dengeli oranda potasyum ve diğer elementleride bulunduran gübrelerin kullanımı tavsiye edilir. Ayrıca yılda sadece bir defa yüksek dozda gübreleme yerine daha düşük dozlar halinde bitkiye aralıklarla sağlanan gübreleme planı ile daha sağlıklı güçlü çim alanlar oluşturabiliriz. Dengeli bir gübreleme için toprak testi yaptırmalı ve bitkinin ihtiyaç duyduğu besin elementlerini test sonuçlarına göre çim alana uygulamalıyız. En uygun gübreleme zamanı ise koşulların kök büyüme ve gelişmesi açısından optimum olduğu zamandır. Bu bakımdan serin iklim çim türlerinde sonbahar ve ilkbahar , sıcak iklim çim türlerinde ise yaz ayları tavsiye edilen gübreleme zamanıdır.
Biçim yüksekliği: Biçim hataları çim alanlarda hastalık problemlerine sebep olan temel etmenlerdendir. Özellikle çim biçim makinalarının bıçaklarının keskin olduğundan emin olunmalıdır. Biçim makinesinin körleşmiş bıçakları düzgün bir kesim yerine, dokuyu gereksiz parçalayarak aşırı zedeler ve oluşan yara dokuları ise fungusun bitki dokusuna rahatça ulaşabileceği giriş kapılarını oluşturur. Genellikle çok kısa biçilen çimler, daha uzun biçilen çimlere göre stresli koşullara daha hassastır ve hastalık baskısı karşısında kendini yenileme oranı oldukça düşüktür. Bu nedenle her bir çim türünde, kullanım amacı ve mevsimleride göz önüne alınarak tavsiye edilen biçim yüksekliklerine uyulmalıdır. Bir ev bahçesinde bermuda ve Japon çimi için optimum biçim yüksekliği 2.5-5 cm olabilir. Buna karşın Festuca arundinacea (kamışsı yumak) için ideal biçim yüksekliği 5-7.5 cm dir. Serin iklim çim türleri yaz aylarında biraz daha uzun biçilerek, yüksek sıcaklık stresinin olumsuz etkileri azaltımalı ve böylece hastalıklara biraz daha dirençli hale getirilmelidir. Ayrıca her biçim sonrası kullanılan ekipmanların bıçaklarının yıkanması ve eğer alanda hastalık var ise çim biçim artıklarının toplanarak alandan uzaklaştırılması iyi bir önlemdir.
Toprak drenajı ve hava sirkülasyonu: Yoğun kullanıma bağlı olarak sıkışmış topraklar, sulama sonrası uzun süre ıslak kalırlar bu durum ise nemli ve havasız koşulları seven toprak kökenli fungal hastalıkların oluşmasına yardımcı olur. Bu nedenle çim alanlar yılda en azından bir defa havalandırılarak drenaj kapasitesi arttırılmalı ve böylece toprak gözenekleri ile atmosfer arasında iyi bir hava alışverişi sağlanmalıdır. Özellikle ağaç ve çalılarla çevrili zayıf bir hava sirkulasyonuna sahip çim alanlarda fungal hastalıkların görülme sıklığı daha fazladır. Böyle alanlarda, hava sirkulasyonunu arttıracak ve ekstra güneş ışığının çimlere ulaşmasına izin verecek şekilde ağaçlarda taç kaldırma ve seyreltme budamasının yapılması tavsiye edilir.
Keçe tabakasının kontrolü: Keçe (thatch) tabakası çim alanlarda, toprak yüzeyinde zaman içinde biriken ölü ve canlı bitki dokularının (yaprak kınları, sapları ve kökleri ) karışımından oluşan organik bir katmandır. Bu katmanın aşırı birikimi ise, hastalık patojenleri için mükemmel bir habitat oluşturur. Diğer koşullarında uygun olması durumunda bu tabakada yaşayan funguslar hızlı bir şekilde gelişerek bitkiyi enfekte ederler. Çim alanların çoğunda bu tabakanın 1.3 cm ve golf sahaları green kısmında ise 0.75 cm den daha fazla birikimine izin verilmemelidir. Aşırı biriken bu tabakanın uygun zamanda toprak yüzeyinden temizlenmesi ile pek çok hastalığın görülme sıklığı azaltılabilir. Bu işlem için uygun zaman serin iklim çim türlerinde sonbahar ve sıcak iklim çim türlerinde ise yaz aylarıdır. Bu amaçla verticut makinaları (düşey bıçaklı makinalar) ve/veya havalandırma amacıyla kullanılan özleme makinaları (core cultivation) ile keçe tabakası alandan uzaklaştırılır. Bu işlem ardından yapılacak kumlama ile çimlerin güçlenmesi ve özellikle fungal kök çürüklüğüne karşı dayanımları arttırılır. Küçük ev bahçelerinde ise en azından çim tırmıkları kullanılarak bu tabakanın azaltılması yoluna gidilebilir.
.
Çim Alanlarda Sık Görülen Fungal Hastalıklar
Çim alanlarda görülen hastalıkların neredeyse tamamı funguslar tarafından oluşturulur. Funguslar klorofil taşımadıkları için kendi öz besinlerini üretemeyen ve bu nedenle diğer organizmalara muhtaç mikroskopik boyutta canlılardır. Fungusların çoğu ihtiyaç duydukları besinleri canlı veya ölü bitki materyali üzerinden temin yoluna giderler. Funguslar suyun alımını sağlıyacak kök ve taşınmasını sağlayacak iletim sistemlerinden yoksun olduklarından nem içermeyen kuru şartlarda inaktif hale geçerler. Bu sepeble fungal hastalık problemi özellikle çim yapraklarının yüzeyinde suyun bir film tabakası gibi saatlerce kalabildiği nemli kapalı yağışlı koşullarda ortaya çıkar. Çim alanlarda ortaya çıkabilecek fungal hastalıklardan en yaygın görülenlerden sadece bazıları aşağıda özetlenmiştir. Bu hastalıkların bir kısmı için farklı kaynaklarda bazen farklı türkçe isimlendirmeler görülebilmektedir, karışıklığa engel olmak için ingilizce isimleride ayrıca parentez içinde sunulmuştur.
Mumya veya sklerotinya hastalığı (Dollar spot )
Oldukça yaygın görülen bu hastalık başta narin tavus otu "Agrostis tenuis", Festuca sp. ve bermuda çimleri olmak üzere çok sayıda çim türünde önemli zararlar oluşturur. Hastalığa neden olan patojen "sclerotinia homeocarpa" optimum gelişimini 21-27 oC arasında gösterir. Özellikle kısa biçim altındaki çim alanlarda önce küçük (2.5-12.5 cm çapında) kahverengi saman rengi-kırmızımsı dairesel lekeler halinde fark edilir. Daha sonra bu lekeler birleşerek geniş düzensiz alanlar olarak yayılır (Şekil 1a). Sabah erken saatlerde çim yüzeyi hala nemli iken hastalıklı bölgelerde beyaz örümcek ağı iplikçikleri gibi fungus misellerini görmek mümkündür. Hastalıklı kısımlardan alınan yaprak örneklerinde yaprak eni boyunca geçen sarımsı- kahverenginde ve iki kenardan sıkıştırılmış bir bant bu hastalık için oldukça karekteristiktir (Şekil1b). Yetersiz gübreleme, drenaj, keçe tabakasının aşırı birikimi ve gece sulamaları hastalığa zemin hazırlayan başlıca faktörlerdendir. Sabah erken saatlerde yapraklar üzerinde oluşan çiğ tabakasının sulama ile yıkanması hastalık baskısını azalmak üzere özellikle golf ve futbol sahalarında önerilir. Hastalık aynı lokasyonda daha önceki yıllarda da görülmüş ise koruyucu fungisit kullanımı tavsiye edilir. Özellikle Chlorothalonil, propiconazole, thiophanate-methyl, iprodione bileşimli fungisitler etkilidir.
Şekil 1a: Dollar spot hastalığının alandaki genel görünümü Şekil 1b: yaprakta oluşturduğu lezyon
Cadı halkası (Fairy ring)
Tüm çim türlerinde görülebilen bu hastalığa basidiomycetes sınıfında yer alan birçok fungus türü (Agrocybe spp. Lepiota spp., Marasmius oreades ) sebep olabilmektedir. Çim alan üzerinde dairemsi formda ve çevresindeki çimlere göre daha koyu yeşil renge sahip çim halkaları şeklinde farkedilir. Yağmurlu ve oldukça nemli havalarda bu halkalar üzerinde mantarlar görülür. Hastalığa neden olan fungusun beslenmek için toprak yüzeyindeki organik materyalleri parçalanması sonucu azot ortaya çıkar. Fungus misellerinin bulunduğu bu bölgeler üzerindeki çim bitkileri ise açığa çıkan bu azotu absorbe ederek daha koyu yeşil renkte, güçlü ve hızlı büyüme gösterirler. Halkaları oluşturan bu funguslar çimlere direkt zarar vermez. Ancak eğer funguslar toksik bileşikler salgılarsa ve/veya toprak yüzeyi üzerinde oluşturdukları misel tabakası suyun çimlerin kök bölgesine geçişine engel olacak kadar kalın bir tabaka meydana getirirse halkalar üzerindeki çimler ölebilir. Direk fungisit uygulaması her zaman olumlu sonuç vermeyebilir. Bu nedenle öncelikle alanda suyun kök bölgesine ulaşmasına imkan verecek iyi bir havalandırma yapılarak biriken keçe tabakasının temizlenmesi gerekir. Ardından yeterli oranda azot uygulanması tavsiye edilir. Ardından istenirse Azoxystrobin, flutolanil, metconazole, pyraclostrobin, and triticonazole bileşimli fungusitler kullanılabilir.
Şekil 2a. Cadı halkası (Fairy ring) hastalığı Şekil 2b.Cadı halkası hastalığı sonucu kuruyan
çim halkası
Kahverengi yama hastalığı (Brown patch)
Rhizoctonia solani türünün sebeb olduğu fungal bir hastalıktır. Çim yüzeyi boyunca ölü çimlerden oluşmuş, açık kahverenginde küçük (5-10 cm) veya bazen çok daha büyük (metrelerce çapta) dairesel yamalar şeklinde görülür (Şekil 3a). Bir çok çim türüne zarar vermekle birlikte özellikle Agrostis sp., lolium perenne, stenotaphrum secundatum ve poa pratensis çimleri en fazla zarar gören türlerdir. Ortalama 15.5oC de başlayan hastalık aktivitesi 27-32 oC de çok hızlı gelişim gösterir. Fungusun oluşturduğu grimsi-siyah renkli miseller oluşan yamaların çeperleri boyunca özellikle sabaha erken saatlerde yüzey nemli iken farkedilebilir (Şekil 3b). Hastalıkla bulaşmış çimler önce haşlanmış gibi görünür daha sonra solarak açık kahve rengine döner ve ölür. Özellikle yüksek sıcaklıklarla birlikte seyreden aşırı nemli havalar, aşırı azotlu gübreleme, kalın keçe tabakası (1.5 cm den daha fazla), kötü drenaj, gölge koşullar hastalık baskısını ve zararını arttırır. Azoxystrobin, fenorimol, propiconazole, thiophanate-methyl, iprodione, chlorothalonil, thiram ve mancozeb bileşimli fungisitler kullanılabilir.
Şekil 3a. Kahverengi yama hastalığının oluşturduğu lekeler
Şekil 3b. Kahverengi yama hastalığının festuca arundinaceae yapraklarında oluşturduğu lezyonlar ve fungus miselleri
Çökerten veya Pythium yanıklığı (Pythium blight)
Pythium spp. türlerinin sebep olduğu bu hastalık çim alan hastalıkları arasında en hızlı gelişerek en fazla zararı verendir. Çevresel koşulların fungus gelişimine uygun olması durumunda (özellikle nemli, yağmurlu kapalı bir hava ve ortalama 26-35 oC hava sıcaklığı) bir gün içinde alandaki tüm çimi enfekte ederek öldürebilir. Tüm serin iklim çim türleri ve bermuda çimi türlerini enfekte edebilir ama özellikle lolium perenne bu hastalığa oldukça hassastır. Enfekte olmuş çim alanlar üzerinde dairesel veya düzensiz saman sarısı lekeler gözlemlenir (Şekil 4a). Nem oranın çok yüksek olduğu hava şartlarında fungusun grimsi-beyaz renkte miselleri görülebilir. Hastalıkla bulaşık yapraklar daha koyu yeşilimsi-siyahımsı renkte ve yağlımsı bir görüntü arzeder ve birbirlerine yapışmış durumdadırlar (Şekil 4b). Enfekte olmuş yapraklar kurur ve kırmızımsı kahve ve nihayetinde saman sarısı renk alır. Yapraklar dışında Pythium spp. türleri bitki köklerinde ve kök tacında da çürümeye neden olur. Hastalık özellikle, aşırı azot uygulanan, drenajı iyi olmayan ve iyi bir hava sirkulasyonun olmadığı çim yüzeylerde çok daha şiddetli seyreder, oldukça büyük zarar verir. Çoğu zaman alanda yeniden tohum ekimini gerektirir. Hastalık baskısını azaltmak için öncelikle yüzey ve toprak drenajının iyi sağlanması, aşırı sulamadan ve özellikle sıcak ve aşırı nemli havalarda yüksek azot uygulamasından kaçınmak şarttır. Başta metalaxyl olmak üzere propamocarb, mefenoxam, mancozeb bileşimli kimyasallar bu hastalığa karşı etkilidir.
Şekil 4a. Çim alanda Pythium blight (çökerten) zararı Şekil 4b. Yaprakta Pythium blight lezyonları
Yaprak lekesi veya helminthosporium hastalıkları (Leaf spot diseases)
Drechslera and Bipolaris spp. türlerinin neden olduğu yaprak leke hastalıkları genellikle serin iklim çim türlerine zarar versede, bermuda ve zoysia çim türleri de bu hastalığa oldukça duyarlıdır. Enfetkte olmuş çim bitkisinin yaprak, yaprak kını ve gövdesinde dairesel veya düzensiz uzunlamasına bir şekilde, ortası grimsi- ten rengi çeperleri ise koyu kahverengi-mor renkli lekeler meydana gelir (Şekil 5). Hastalık etmeni patojenler yapraklar dışında köklerde ve kök tacında koyu kahve renkte çürüklüklerde oluşturur. Kök tacı enfekte olmuş bitkiler ise özellikle sıcak ve rüzgarlı havalarda ölür. Bu durum çimin seyrelmesine ve kalitenin düşmesine neden olur. Aşırı sulama, kötü drenaj, kısa biçim yüksekliği, aşırı azotlu gübreleme veya azot yetersizliği bu hastalığın oluşumunu ve seyrini arttırır. Öncelikle bahsedilen kötü yetişme koşulları ve yanlış bakım uygulamaları düzeltilerek hastalık kontrol altına alınmalı ve gerekirse fungusit uygulanmaldır. Azoxystrobin, chlorothalonil, fludioxonil, iprodione, mancozeb, myclobutanil, propiconazole, pyraclostrobin, trifloxystrobin, triticonazole ve vinclozolin bileşimli fungisitler kullanılabilir.
Şekil 5. Bermuda çiminde yaprak lekesi (leaf spot) hastalığı
Pas hastalıkları (Rust)
Özellikle Lolium perenne, cynodon sp., poa pratensis, zoysia japonica ve festuca çim türlerinin daha hassas olduğu pas hastalığına farklı puccinia spp. türleri sebep olmaktadır. Hastalık etmeni fungus çim bitkilerinin yaprak, gövde ve kök tacını enfekte ederek pas oluşturur. Enfekte olmuş yapraklar üzerinde öncelikle açık sarı renli benekler oluşur. Daha sonra pas renginde, spor taşıyan püstüller bitkinin kutikula tabakasından dışa doğru yayılmaya başlar (Şekil 6). Besin elementleri bakımından fakir topraklarda, gölge ve kurak koşullarda yetişen çim bitkileri bu hastalığa daha duyarlıdırlar. Hastalık çim kalitesini düşürsede bitkileri öldürmediğinden yüksek çim kalitesinin arandığı alanlar dışında fungusit kullanımına gerek duyulmayabilir. Bununla birlikte hastalık seyrini azaltmak için kullanılan çim türüne uygun gübreleme ve sulama yapılmalı, çimler düzenli olarak biçilerek ve biçim artıkları alandan uzaklaştırılmak suretiyle enfekte olmuş alanlardaki spor populasyonu azaltılmalıdır. Istenirse, azoxystrobin, mancozeb, mancozeb plus copper hydroxide, metconazole, myclobutanil, propiconazole, pyraclostrobin, triadimefon, trifloxystrobin, and triticonazole bileşimli fungisitler kullanılabilir.
Şekil 6. Pas hastalığı (A.H.McCain)
KAYNAKÇA
Beard, J. (1973). Turfgrass: Science and culture. Prentice Hall, Inc., Englewood Cliffs, New
Jersey.
Elliott, M.L. ve Harmon, P.F. (2011). Helminthosporium Leaf Spot. No:SS-PLP-9,
University of Florida İFAS Extension.
Emmons, R. (2000). Turfgrass Science and Management. Delmar publishers, Albany, NY.
Espinoza, L., M. Mozaffari and N.A. Slaton. 2007. University of Arkansas Lime and fertilizer recommendations. University of Arkansas Cooperative Extension Service.
Fagerness, M.J. 2001. Fertilizing Kansas Lawns. Kansas State University Agricultural Experiment Station and Cooperative Extension Service, Kansas.
Henry, J.M., V.A. Gibeault, and V.F. Lazaneo. 2002. Practical Lawn Fertilization.
University of California, publication no. 8065
Hartin, J., Geisel, P. ve Harivandi, M. (2011). Lawn diseases: Prevention and Management.
Pest Notes, Publication no:7497, University of California Agricultural and Natural
Resources, www.ipm.ucdavis.edu.
Kennelly, M. (2008). Pythium Blight of Turfgrass. Kansas State University Agricultural
Experiment Station and Cooperative Extension Service. Pub. No.EP-159.
Kaminski, J. (2012). Turfgrass diseases pictures.
http://www.flickr.com/photos/johnekaminski/collections/72157618406179895/
Landschoot, P. (2012). Managing turfgrass diseases. College of Agricultural Sciences,
Agricultural Research and Cooperative Extension, Pub.code: AGRS-101,
Laura, P. (2012). Turfgrass diseases. Colorado State University Cooperative Extension.
http://www.coopext.colostate.edu/4dmg/Pests/Diseases/turfdise.htm.
Martinez , A., Pearce, M. ve Burpee, L. (2009). Turfgrass Diseases in Georgia: Identification and Control. The University of Georgia Cooperative Extension, Bulletin no:1233
Reicher, Z. and C., Throssell. 2000. Fertilizing Established Lawns, Purdue University Cooperative Extension Service, West Lafayette, Indiana.
Trenholm, L.E. and J.B. Unruh. 2009. Figuring out Fertilizer for the home lawn. University of Florida, IFAS Extension.
Vargas, J.M. (2005). Management of Turfgrass diseases. John Wiley & Sons , Hoboken,
New Jersey.
The starting point of creating a fertilization program for lawn areas is soil analysis. Soil analysis must be carried out during the preparation phase before the lawn area is installed, and then repeated every 3 years afterwards. In particular, the results of the analysis contain important information regarding the adjustment of the soil pH level, the need for phosphorus, potassium and other nutrients and the determination of application quantities.
Antalya- Golf sahası (Orijinal. Songül Sever Mutlu)
Golf sahası ‘green bölgesi çim biçimi (orijinal Songül Sever Mutlu )
Futbol sahası (orijinal Songül Sever Mutlu )
Futbol sahası havalandırma işlemi (orijinal Songül Sever Mutlu )
Golf sahası (orijinal. Songül Sever Mutlu)